Lise takdir teşekkür hesaplama, Takdir Teşekkür hesaplama programı indir
Bu dönem İlköğretim okullarımızda ilk kez uygulanacak olan 100’lük not sistemine göre karnesinde tüm ders notlarını 5 (beş) olarak gören bir öğrencinin takdir alamaması mümkün.
Daha önce karnesinde derslerin ağırlığına göre birkaç tane 5 olan öğrenci takdir alabilirken bu yıl ki sisteme göre alamayabilecek.
Geçmiş yıllarda karnede yazılı notlara göre öğrenci takdir ya da teşekkür alıp almayacağını hesaplayabilmekteydi. O zaman karne de bulunan not önemliydi. Şimdi ise 100’lük puan sistemi ön plana çıkmaktadır.
Yani önceki dönemlerde 85’ten 5 alan bir öğrenci ile 100’den 5 alan bir öğrenci aynı nota sahip olduğundan ikisi de aynı belgeyi alabiliyor, aynı dereceyle mezun olabiliyordu.
Şimdi ise Teşekkür ve Takdir hesaplamalarında 100’lük puan sistemi ele alınacağından bu mümkün değil. Lise takdir teşekkür hesaplama
Örneklendirecek olursak:
Öğrenci karnesini aldı ve tüm notlarının 5 olduğunu gördü fakat kendisine TAKDİR belgesi beklerken TEŞEKKÜR belgesi verilebilecektir.
Öğrencinin tüm notlarının karşılığı olan puanlar 84,50 olsun yani öğrenci 84,50 puan ile tüm derslerinden başarılı olsun. Bu öğrencinin tüm derslerden karnede görülecek notu 5 (beş) tir. (Yani 84,50’nin karşılığı not olarak 5’tir.) Bu öğrencinin dönem sonu ortalaması not olarak 5, puan olarak ise 84,50 olacaktır. Takdir almak için 85 ve üzeri puan ortalamasına sahip olması gerektiğinden takdir alamayacaktır. Teşekkür belgesi alacaktır. Lise takdir teşekkür hesaplama
Başka bir örnek verelim;
Sisteme göre öğrencinin karneyi aldığında bir dersinin notu 2 diğer tüm notları ise 5 olsun. Öğrenci aldığı bu 5 notlarını çok yüksek puanlardan almış olsun. Yani 85-90-100 olarak alsın. Bu öğrencinin Dönem Sonu ağırlıklı puan ortalamasının 90,00 olduğunu var saydığımızda normal şartlarda bu öğrencinin Takdir Belgesi alması gerekecektir. Lise takdir teşekkür hesaplama
Eğer bu öğrencinin 2 olan notu 44,50’den alınan 2 ise bu öğrenci hiçbir belge alamayacaktır. Çünkü karnesinde bulunan 2 lik not 45,00’dan daha düşük bir puanla alınmıştır. Belge almanın şartları arasında olan tüm derslerden 45,00’ dan aşağı puanı olmamak şartını taşımamaktadır.
Aslında bu konuda aman ne güzel ya da kötü diyenler mutlaka olacaktır.
100’lük not sisteminin 5’lik sisteme göre daha ayırıcı olduğu ve yararlı olacağına da katılmakla beraber karneler dağıtıldıktan sonra gün yüzene çıkacak olan sorunun kaynağı ise yine ilk kez uygulanacak olan e-okul sistemindeki düzenlemedir.
e-okul sitemindeki düzenlemeye göre öğrenci karne de 100’lük sistemdeki puanını göremeyecek sadece 5’lik sistemdeki notunu görecektir.
Kaldı ki özellikle İlköğretim okullarımızda bırakın öğrencileri, öğretmenlerimizin hatta ve hatta idarecilerimizin bir çoğu dahi dönem sonu Puan ya da Teşekkür, Takdir belgesi hesaplamayı bilmemektedirler. Lise takdir teşekkür hesaplama
Bu nedenle bakanlığın acilen yapması gereken tüm öğrencilere bugüne kadar verilen puanların mutlaka açıklanması ve puanlama sistemi hakkında öğrenciye bilgi verilmesi hususunda emir yayınlaması gerekmektedir.
İkinci dönemde ise karnelerde puanların yer alması hususu mutlaka düzenlenmelidir.
Şimdi sizleri not ve puan hesaplamaları konusunda bilgilendirelim.
İlköğretim Kurumlarında bir öğrencinin Dönem Puanı hesaplanırken
Öğrenciye Ders ve Etkinliklere Katılım, Performans Görevi, Proje ve Sınav Notu verilmektedir. Proje herhangi bir dönemde her hangi bir ya da birkaç dersten verilebilmektedir.
Hesap Şöyle yapılıyor:
Performans Görevlerine verilen Puanların Ortalaması Alınır =A diyelim
Ders ve Etkinliklere Katılım İçin verilen Puanların Ortalaması Alınır =B diyelim.
Performas Belirlemeye Yönelik Çalışmalar (PBYÇ) Puanı bulunur = (A B)/2 =X olsun.
Öğrenciye Proje verilmişse Verilen Proje Puanlarının Ortalaması (PO) alınır = Y diyelim.
Öğrencinin o dersten 3 sınav (yani eski tabirle yazılılar) yapıldığını varsayalım bunlardan alınan puanlar K,L,M olsun.
Öğrencinin o derse ait Dönem Puanı Hesaplanırken;
Performas Belirlemeye Yönelik Çalışmalar (PBYÇ) Puanı (X) Öğrenciye Proje verilmişse Verilen Proje Puanlarının Ortalaması (Y) K L M toplanır . Çıkan Sonuç 5’ e bölünür.
O derse ait Dönem Puanı= (X Y K L M)/5’ tir.
5’ bölünmesinin sebebi 3 tane yazılı, 1 tane PBYÇ ve bir tane de Proje Ortalaması PO(Y) notu olduğundan 5’e böleriz.) eğer öğrenci o dönemde o dersten proje almamışsa PO(Y) olmayacağından 4 e bölünecektir.
Bu o dersin Dönem Puanıdır. Karnede ise bu puana karşılık gelen not görülecektir. Yani Puan görünmeyecektir. Lise takdir teşekkür hesaplama
Teşekkür Ya da Takdir Hesabına Gelirsek
Yeni sistemde Teşekkür ve Takdir Belgesi alabilmek için; Türkçe dersi 55,00’dan aşağı olmamak ve diğer derslerin tümünden 45,00’dan aşağı olmamak kaydıyla Dönem sonu itibari ile
Teşekkür için 70,00-84,99
Takdir için ise 85,00-100 puan ortalamasına sahip olmak gerekiyor.
Ağırlıklı Puan:
Yukarıda bulduğumuz bir derse ait Puanı Haftalık Ders saatiyle Çarparsak o derse ait Ağırlıklı Puanı Buluruz.
Bu işlem tüm dersler için yapılır ve dersler için bulunan ağırlıklı puanlar toplanır.
Çıkan sonuç puanlamaya katılan derslerin haftalık ders saatlerinin toplamına bölünerek o döneme ait dönem sonu Puan ortalaması bulunur.
Örneğin ilköğretim 6.sınıfta bir haftada toplam 30 saat ders vardır 1 saat olan Rehberlik ve 2 saat olan Seçmeli Derslere not ve puan verilmediğinden haftalık ders saatlerinin toplamı 27 olacaktır.
Yani öğrencinin her ders için hesaplanan ağırlıklı puanları toplanıp 27 ye bölünecektir ve çıkan sonuç 70,00-84,99 ise Teşekkür, 85,00-100 aralığında ise Takdir Belgesi alınacaktır.
E-Okul Not Hesaplama Programı : indir bakalım
Teşekkür-Taktir Hesaplama Programı: indir bakalım
Lise takdir teşekkür hesaplama
Takdir Teşekkür hesaplama
Coşku Yayınları
Milli Eğitim programındaki değişme ve gelişmeler, eğitim sistemimize yeni kavramlar katmıştır. Bu kavramların en önemlisi “Kazanım”dır. Okullarımızda verilen eğitimin öğrenciye kazandırması beklenen davranışları içeren bu sözcük, aynı zamanda eğitimin hedefini de açıkça ortaya koyar. Hazırlanan okul kitapları, tamamen bu kazanımlar üzerine bina edilmiştir. Öğretmenler eğitim sürecinde öğrencilerine hangi davranışları kazandırması gerektiğini bilerek eğitimi planlamaktadır.
Kazanım Merkezli Eğitim Sistemi’ne göre hazırlanan Coşku Yayınları ele aldığı her konuyu ve soruları kazanımları esas alarak düzenledi. Her ünite, bölüm, tema kazanımlara göre uygun parçalara ayrıldı ve kazanımlar tek tek değerlendirilerek konulara aktarıldı. Bu şekilde, öğrencilerin planlı bir şekilde, bütün kazanımları edinmesi amaçlandı.
Coşku Yayınları tarafından hazırlanan Kazanım Merkezli Eğitim Seti’nde şunlar bulunmaktadır:
• Konu Anlatımlı Soru Bankaları
• Soru Dünyası Kitapları
• Kazanım Kontrol Testleri
• Ödev Testleri
• Deneme Sınavları
Konu Anlatımlı Soru Kitaplarında Neler Var?
Coşku Yayınları Kazanımlar:
Milli Eğitim Programlarında ayrıntılı olarak verilmiş olan kazanımlar tek tek her bölümün başında verildi. Böylece öğrencinin, işleyeceği bölümde hangi kazanımları edineceğini bölümün başında açıkça görmesi ve bu doğrultuda çalışması hedeflendi. Kazanımların verilme sırası MEB programına uygun olduğundan öğretmenler kazanımları edinme konusunda öğrenciyi kolaylıkla takip edebilecektir.
Coşku Yayınları Konu Anlatımları:
Kazanımların edinilmesi için belli konuların bilinmesi gerektiği düşüncesiyle, konular en can alıcı kısımlarıyla anlatıldı. Ayrıntılara yer verilmedi. Konular gerekli ve yeterli düzeyde tutuldu. Gereken yerde örnek soru çözümleri yapılarak konunun pekiştirilmesi sağlandı.
Coşku Yayınları Kazanım Pekiştirme:
MEB programlarında özellikle üzerinde durulan kavramlardan biri de “Etkinlikler”dir. Coşku Yayınları’nda Kazanım Pekiştirme adı altında konuyu kavratıcı, denetleyici ve pekiştirici tarzda birçok etkinlik vardır.
Coşku Yayınları Kazanım Değerlendirme Testleri:
Her bölümün sonunda o bölümde anlatılanların ne kadar anlaşıldığını ölçmek için kazanım değerlendirme testleri konuldu. Görsel materyallerle zenginleştirilmiş, değişik tipte soru örnekleriyle sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek amaçlandı.
Coşku Yayınları Ünite/Tema Değerlendirme Testleri:
Her ünitenin ya da temanın sonunda o ünite/temada işlenenleri genel olarak tarayan değerlendirme testleri bulunmaktadır. Bu testlerle öğrenci o ünitenin tamamıyla ilgili gerekli kazanımları elde edip etmediğini görebilecektir.
Coşku Yayınları Genel Değerlendirme Testleri:
Kitabın sonunda o güne dek görülen bütün konulardan hazırlanan soru örnekleriyle değerlendirme testleri oluşturuldu. Böylelikle öğrencinin bütün bir yıl gördüğü konuları ne kadar öğrendiğini ölçmek hedelendi.
Coşku Yayınları Soru Dünyası Kitapları:
1. sınıftan 8. sınıfa kadar hazırlanan bu kitaplarda o sınıla ilgili bütün dersler bulunmaktadır. Özgün soru örnekleriyle, görsel yönden zenginleştirilmiş sorularla bu kitaplar öğrenciler için vazgeçilmez bir kaynak özelliği taşımaktadır.
Coşku Yayınları Kazanım Kontrol Testleri:
Konu Anlatımlı Soru Kitapları’nda ele alınan konulara paralel olarak hazırlanmıştır. Öğretmenin, öğrenciyi denetleme amaçlı olarak sınıfta uygulayabileceği şekilde hazırlanan kazanım kontrol testlerinde değişik soru tipleriyle kazanımlar denetlenmiştir.
Coşku Yayınları Ödev Testleri:
Öğretmenlerin en çok ihtiyaç duyduğu materyallerden biri de ödevlerdir. İyi planlanmış bir ödev okulda öğrenilenleri kalıcı hale getirmekte en etkili araçtır. Bunu dikkate alan Coşku Yayınları öğretmenlerin ev ödevi olarak verebileceği testler hazırladı. Bu testlerde değişik tipte etkinliklerin, cevaplı testlerin yanında öğrencilerin yazılılara hazırlanabilmesi için yazılı sorusu örnekleri de vardır.
Coşku Yayınları Deneme Sınavları:
2. sınıftan YGS ve LYS’ye kadar, her sınıf için özel olarak hazırlanan bu sınavlar uygulama tarihinden önceki konuları taramaktadır. Kazanımları en iyi şekilde ölçen bu sınavlarla her öğrenci diğer öğrenciler arasındaki durumunu açık bir şekilde görebilmektedir.
Coşku Yayınları , ortaya koyduğu eğitim sistemiyle, ölçme ve değerlendirme yollarıyla eğitimde yeni bir tarzın temsilcisi olmuştur.
Kazanım Merkezli Eğitim Sistemi’ni hayata geçiren Coşku Yayınları 1. Sınıftan 12. Sınıfa kadar bütün öğrencileri hayata hazırlayan öğretmenlerimizin en önemli yardımcısı olacaktır.
Başarının tesadüf olmadığına inanan Coşku Yayınları öğretmen ve öğrencilerimize başarılar diler.Coşku Yayınları
Coşku Yayınları
Milli Eğitim programındaki değişme ve gelişmeler, eğitim sistemimize yeni kavramlar katmıştır. Bu kavramların en önemlisi “Kazanım”dır. Okullarımızda verilen eğitimin öğrenciye kazandırması beklenen davranışları içeren bu sözcük, aynı zamanda eğitimin hedefini de açıkça ortaya koyar. Hazırlanan okul kitapları, tamamen bu kazanımlar üzerine bina edilmiştir. Öğretmenler eğitim sürecinde öğrencilerine hangi davranışları kazandırması gerektiğini bilerek eğitimi planlamaktadır.
Kazanım Merkezli Eğitim Sistemi’ne göre hazırlanan Coşku Yayınları ele aldığı her konuyu ve soruları kazanımları esas alarak düzenledi. Her ünite, bölüm, tema kazanımlara göre uygun parçalara ayrıldı ve kazanımlar tek tek değerlendirilerek konulara aktarıldı. Bu şekilde, öğrencilerin planlı bir şekilde, bütün kazanımları edinmesi amaçlandı.
Coşku Yayınları tarafından hazırlanan Kazanım Merkezli Eğitim Seti’nde şunlar bulunmaktadır:
• Konu Anlatımlı Soru Bankaları
• Soru Dünyası Kitapları
• Kazanım Kontrol Testleri
• Ödev Testleri
• Deneme Sınavları
Konu Anlatımlı Soru Kitaplarında Neler Var?
Coşku Yayınları Kazanımlar:
Milli Eğitim Programlarında ayrıntılı olarak verilmiş olan kazanımlar tek tek her bölümün başında verildi. Böylece öğrencinin, işleyeceği bölümde hangi kazanımları edineceğini bölümün başında açıkça görmesi ve bu doğrultuda çalışması hedeflendi. Kazanımların verilme sırası MEB programına uygun olduğundan öğretmenler kazanımları edinme konusunda öğrenciyi kolaylıkla takip edebilecektir.
Coşku Yayınları Konu Anlatımları:
Kazanımların edinilmesi için belli konuların bilinmesi gerektiği düşüncesiyle, konular en can alıcı kısımlarıyla anlatıldı. Ayrıntılara yer verilmedi. Konular gerekli ve yeterli düzeyde tutuldu. Gereken yerde örnek soru çözümleri yapılarak konunun pekiştirilmesi sağlandı.
Coşku Yayınları Kazanım Pekiştirme:
MEB programlarında özellikle üzerinde durulan kavramlardan biri de “Etkinlikler”dir. Coşku Yayınları’nda Kazanım Pekiştirme adı altında konuyu kavratıcı, denetleyici ve pekiştirici tarzda birçok etkinlik vardır.
Coşku Yayınları Kazanım Değerlendirme Testleri:
Her bölümün sonunda o bölümde anlatılanların ne kadar anlaşıldığını ölçmek için kazanım değerlendirme testleri konuldu. Görsel materyallerle zenginleştirilmiş, değişik tipte soru örnekleriyle sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek amaçlandı.
Coşku Yayınları Ünite/Tema Değerlendirme Testleri:
Her ünitenin ya da temanın sonunda o ünite/temada işlenenleri genel olarak tarayan değerlendirme testleri bulunmaktadır. Bu testlerle öğrenci o ünitenin tamamıyla ilgili gerekli kazanımları elde edip etmediğini görebilecektir.
Coşku Yayınları Genel Değerlendirme Testleri:
Kitabın sonunda o güne dek görülen bütün konulardan hazırlanan soru örnekleriyle değerlendirme testleri oluşturuldu. Böylelikle öğrencinin bütün bir yıl gördüğü konuları ne kadar öğrendiğini ölçmek hedelendi.
Coşku Yayınları Soru Dünyası Kitapları:
1. sınıftan 8. sınıfa kadar hazırlanan bu kitaplarda o sınıla ilgili bütün dersler bulunmaktadır. Özgün soru örnekleriyle, görsel yönden zenginleştirilmiş sorularla bu kitaplar öğrenciler için vazgeçilmez bir kaynak özelliği taşımaktadır.
Coşku Yayınları Kazanım Kontrol Testleri:
Konu Anlatımlı Soru Kitapları’nda ele alınan konulara paralel olarak hazırlanmıştır. Öğretmenin, öğrenciyi denetleme amaçlı olarak sınıfta uygulayabileceği şekilde hazırlanan kazanım kontrol testlerinde değişik soru tipleriyle kazanımlar denetlenmiştir.
Coşku Yayınları Ödev Testleri:
Öğretmenlerin en çok ihtiyaç duyduğu materyallerden biri de ödevlerdir. İyi planlanmış bir ödev okulda öğrenilenleri kalıcı hale getirmekte en etkili araçtır. Bunu dikkate alan Coşku Yayınları öğretmenlerin ev ödevi olarak verebileceği testler hazırladı. Bu testlerde değişik tipte etkinliklerin, cevaplı testlerin yanında öğrencilerin yazılılara hazırlanabilmesi için yazılı sorusu örnekleri de vardır.
Coşku Yayınları Deneme Sınavları:
2. sınıftan YGS ve LYS’ye kadar, her sınıf için özel olarak hazırlanan bu sınavlar uygulama tarihinden önceki konuları taramaktadır. Kazanımları en iyi şekilde ölçen bu sınavlarla her öğrenci diğer öğrenciler arasındaki durumunu açık bir şekilde görebilmektedir.
Coşku Yayınları , ortaya koyduğu eğitim sistemiyle, ölçme ve değerlendirme yollarıyla eğitimde yeni bir tarzın temsilcisi olmuştur.
Kazanım Merkezli Eğitim Sistemi’ni hayata geçiren Coşku Yayınları 1. Sınıftan 12. Sınıfa kadar bütün öğrencileri hayata hazırlayan öğretmenlerimizin en önemli yardımcısı olacaktır.
Başarının tesadüf olmadığına inanan Coşku Yayınları öğretmen ve öğrencilerimize başarılar diler.Coşku Yayınları
Coşku Yayınları
Rüya Tabirleri, Rüya Yorumları, Rüya Tabirleri Yorumları
Insanoglu hayatinin yaklasik üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir.
Eski çaglardan beri insanlari ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlar da çok önem verilmistir. Rüyalarin, korkulan tanrilar tarafindan verilen armagan veya cezalar olabilecegine inanilmistir. Daha sonra kahinler rüyalari açiklamaya, yorumlamaya baslamislardir. Ilk rüya yorumcularinin ne zaman ortaya çiktiklari da belli degildir. Ancak Babil'in kahinlerinin büyük ün yaptiklari bilinmektedir. Kaldeliler, Astroloji vb. nin yani sira rüya yorumlarinda da basari kazanmislardir. Zamanla belirli rüyalarin anlamlari da kesinlesmistir. Eski Misirlilar, eski Yunanlilar ve Araplar rüya yorumlariyla ilgili kitaplar yazmislardir.
Insanoglu hayatinin yaklasik üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku, günlük çalismalardan yorgun düsen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanidir. Ünlü ruhbilimci Sigmund Freud'un da arastirmalarinin büyük bölümünü olusturan uyku sirasinda, kisinin bilinç altinda düsüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film seridi gibi göz önünden geçtigi varsayilir ki buna Rüya adini verilir.
Freud'a göre bilincin gizledigi, tamamen sakladigi olgular ortaya çikabilmek için yol aramaktadir. Bunlardan bazilari da rüyalar haline girerek kendilerini gösterir. Freud'un yolunda ilerleyen doktorlar da günümüzde rüyalara önem verip, rüyalari bilimsel olarak açiklayarak hastalarini tedavi etmektedir.
Bazi soyut kavramlarin açiklamalari bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildigi halde, rüya kavramini bu sekilde açiklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle degil de, dinsel yönden açiklanabildigi de bir baska soyut gerçektir. Bu açiklamaya göre ruh bedenden ayrildigi zaman, yasanan olaylarin tümüne rüya diyebiliriz.
Rüyalarin Süresi
Rüyalarda yasananlar inanilmayacak kadar hizli gelisir. Bir kaç dakikalik rüya esnasinda bile çok uzun sürdügünü sanilan garip, sasirtici ve çok degisik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavrami olusmaz. Ancak zaman kavramini, uyandiktan sonra beyinin ögretileri ve aliskanliklari dogrultusunda saptadigimiz bir anlar toplamidir sadece.
Bilimadamlari rüyanin süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamislardir. Bir kismi rüyalarin sadece birkaç saniye sürdügünü iddia ederken, diger bir kismi da saatlerce devam eden rüyalarin oldugu fikrindedir. Bu tartismalar sirasinda Dr. B. Klein adinda Amerikali bir bilimadami bir arastirmaya baslamis ve gönüllü olarak seçtigi kisileri hipnotize ederek uyutmaya baslamistir ve belli bir süre sonra uyandirip rüyalarini dinleyerek, bir rüyanin 20 saniyeyi geçmeycek kadar kisa sürdügünü belirlemistir. Dr. Klein'in sürdürdügü bu arastirmanin sonunda en uzun rüyanin 90 saniyeyi geçirmedigi ortaya çikmistir.
Rüyalarin Türleri
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden olusmaktadir. Uykusu gelen insan yatagina yatar ve gözlerini kapatir. Kisa süre sonra göz kapaklari belli belirsiz titremeye baslar. Insan o sirada uykuya dalmis ve rüya görmeye baslamistir. Uyumak için alinan bir takim uyku ilaçlari rüya da görülmesini engelleyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan herkes mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. Insanlarin çogu, siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedir.
- Kafasi yorgun, devamli bir konuyla ilgilenen kimse uyudugunda rüyasinda karmakarisik seyler ya da ilgilendigi, önem verdigi konuyu görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örnegin, televizyonda veya baska bir yerde heyecanli bir sinema izleyen kisi rüyasinda ayni seyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktir ve gerçek rüya degildir.
- Kabus veya karabasan denilen rüyadir, genellikle iyi baslar. Uyuyan kimse hos bir olay ile ilgilendigini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya baslar. Güzel görüntü degiserek insana dehset verir. Kabuslarin açiklamasini sinir doktorlari ve psikanalistler yapmaktadir. Kabuslari, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karistirmamak gerekir. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada oldugunu hissederek uyanmak ister. Bunu basaramaz veya uyandiigini zanneder ama bu sirada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir.
- Oldugu gibi çikan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kislerin rüyalardir. Örnegin rüyasinda gördügü ahbabini kisa bir süre sonra o gerçekte görebilir bu kisiler. Buna "Gerçek Rüya" adi verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalidirlar. Gördükleri seyleri iyi degerlendirmelidirler.
- Uyuyan kimse rüyasinda birçok sey görür ve sabah uyandiginda da bunlardan bazilarini animsar ki bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen sey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanildiginda akilda kalan ve hatta insani etkileyen rüyalar yorumlanabilir.
- Bazi kimseler ayni rüyayi sik sik görür. Örnegin rüyasinda daima ayni eve girdigini, ayni kisiyi görebilir, halbuki gerçekte kendisi ne o evi, ne de kisiyi bilmektedir.
rüya tabirleri,rüya yorumları,rüya tabirleri sözlüğü,rüya tabirleri yorumları,rüya yorumları ve tabirleri,rüya tabiri,rüya tabiri sözlüğü
Insanoglu hayatinin yaklasik üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir.
Eski çaglardan beri insanlari ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlar da çok önem verilmistir. Rüyalarin, korkulan tanrilar tarafindan verilen armagan veya cezalar olabilecegine inanilmistir. Daha sonra kahinler rüyalari açiklamaya, yorumlamaya baslamislardir. Ilk rüya yorumcularinin ne zaman ortaya çiktiklari da belli degildir. Ancak Babil'in kahinlerinin büyük ün yaptiklari bilinmektedir. Kaldeliler, Astroloji vb. nin yani sira rüya yorumlarinda da basari kazanmislardir. Zamanla belirli rüyalarin anlamlari da kesinlesmistir. Eski Misirlilar, eski Yunanlilar ve Araplar rüya yorumlariyla ilgili kitaplar yazmislardir.
Insanoglu hayatinin yaklasik üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku, günlük çalismalardan yorgun düsen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanidir. Ünlü ruhbilimci Sigmund Freud'un da arastirmalarinin büyük bölümünü olusturan uyku sirasinda, kisinin bilinç altinda düsüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film seridi gibi göz önünden geçtigi varsayilir ki buna Rüya adini verilir.
Freud'a göre bilincin gizledigi, tamamen sakladigi olgular ortaya çikabilmek için yol aramaktadir. Bunlardan bazilari da rüyalar haline girerek kendilerini gösterir. Freud'un yolunda ilerleyen doktorlar da günümüzde rüyalara önem verip, rüyalari bilimsel olarak açiklayarak hastalarini tedavi etmektedir.
Bazi soyut kavramlarin açiklamalari bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildigi halde, rüya kavramini bu sekilde açiklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle degil de, dinsel yönden açiklanabildigi de bir baska soyut gerçektir. Bu açiklamaya göre ruh bedenden ayrildigi zaman, yasanan olaylarin tümüne rüya diyebiliriz.
Rüyalarin Süresi
Rüyalarda yasananlar inanilmayacak kadar hizli gelisir. Bir kaç dakikalik rüya esnasinda bile çok uzun sürdügünü sanilan garip, sasirtici ve çok degisik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavrami olusmaz. Ancak zaman kavramini, uyandiktan sonra beyinin ögretileri ve aliskanliklari dogrultusunda saptadigimiz bir anlar toplamidir sadece.
Bilimadamlari rüyanin süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamislardir. Bir kismi rüyalarin sadece birkaç saniye sürdügünü iddia ederken, diger bir kismi da saatlerce devam eden rüyalarin oldugu fikrindedir. Bu tartismalar sirasinda Dr. B. Klein adinda Amerikali bir bilimadami bir arastirmaya baslamis ve gönüllü olarak seçtigi kisileri hipnotize ederek uyutmaya baslamistir ve belli bir süre sonra uyandirip rüyalarini dinleyerek, bir rüyanin 20 saniyeyi geçmeycek kadar kisa sürdügünü belirlemistir. Dr. Klein'in sürdürdügü bu arastirmanin sonunda en uzun rüyanin 90 saniyeyi geçirmedigi ortaya çikmistir.
Rüyalarin Türleri
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden olusmaktadir. Uykusu gelen insan yatagina yatar ve gözlerini kapatir. Kisa süre sonra göz kapaklari belli belirsiz titremeye baslar. Insan o sirada uykuya dalmis ve rüya görmeye baslamistir. Uyumak için alinan bir takim uyku ilaçlari rüya da görülmesini engelleyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan herkes mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. Insanlarin çogu, siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedir.
- Kafasi yorgun, devamli bir konuyla ilgilenen kimse uyudugunda rüyasinda karmakarisik seyler ya da ilgilendigi, önem verdigi konuyu görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örnegin, televizyonda veya baska bir yerde heyecanli bir sinema izleyen kisi rüyasinda ayni seyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktir ve gerçek rüya degildir.
- Kabus veya karabasan denilen rüyadir, genellikle iyi baslar. Uyuyan kimse hos bir olay ile ilgilendigini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya baslar. Güzel görüntü degiserek insana dehset verir. Kabuslarin açiklamasini sinir doktorlari ve psikanalistler yapmaktadir. Kabuslari, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karistirmamak gerekir. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada oldugunu hissederek uyanmak ister. Bunu basaramaz veya uyandiigini zanneder ama bu sirada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir.
- Oldugu gibi çikan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kislerin rüyalardir. Örnegin rüyasinda gördügü ahbabini kisa bir süre sonra o gerçekte görebilir bu kisiler. Buna "Gerçek Rüya" adi verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalidirlar. Gördükleri seyleri iyi degerlendirmelidirler.
- Uyuyan kimse rüyasinda birçok sey görür ve sabah uyandiginda da bunlardan bazilarini animsar ki bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen sey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanildiginda akilda kalan ve hatta insani etkileyen rüyalar yorumlanabilir.
- Bazi kimseler ayni rüyayi sik sik görür. Örnegin rüyasinda daima ayni eve girdigini, ayni kisiyi görebilir, halbuki gerçekte kendisi ne o evi, ne de kisiyi bilmektedir.
rüya tabirleri,rüya yorumları,rüya tabirleri sözlüğü,rüya tabirleri yorumları,rüya yorumları ve tabirleri,rüya tabiri,rüya tabiri sözlüğü
nas suresi Nas Suresi
nas suresi Açıklama
Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir, 6 âyettir.
nas suresi Okunuşu:
بسم الله الرحمن الرحيم
1. قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
2. مَلِكِ النَّاسِ
3. إِلَهِ النَّاسِ
4. مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
5. الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
6. مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Bismillahirrahmanirrahim.
Kul, euzü birabbin nâs, melikin nâs, ilâhin nâs, min şerril vasvasil hannas, elleziy yuvesvısu fiy sudûrin nâs, minel cinneti ven nâs.
nas suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki: Sığınırım bütün insanların rabbine, bütün insanların melîkine ve bütün insanların ilâhına; o sinsi vesvese verenin şerrinden ki, vesvese verir insanların içine kimi cinden kimi insten!.. nas suresi
Nas Suresi
nas suresi Açıklama
Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir, 6 âyettir.
nas suresi Okunuşu:
بسم الله الرحمن الرحيم
1. قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
2. مَلِكِ النَّاسِ
3. إِلَهِ النَّاسِ
4. مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
5. الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
6. مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Bismillahirrahmanirrahim.
Kul, euzü birabbin nâs, melikin nâs, ilâhin nâs, min şerril vasvasil hannas, elleziy yuvesvısu fiy sudûrin nâs, minel cinneti ven nâs.
nas suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki: Sığınırım bütün insanların rabbine, bütün insanların melîkine ve bütün insanların ilâhına; o sinsi vesvese verenin şerrinden ki, vesvese verir insanların içine kimi cinden kimi insten!.. nas suresi
Nas Suresi
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri Nelerdir ?
VATAN SEVERLİĞİ
• Vatan sevgisi Atatürk’ün en önemli özelliğidir.Vatanın savunulması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklâl Savaşının kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• İDEALİSTLİĞİ
• Atatürk’ün en büyük ideali ,Türk Milletinin ‘’ En medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmek’’ti.Bir idealist olarak , en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ
• Hakikati aramak ve hakikati konuşmak Atatürk’ün yöntemiydi.O , akıl ve bilime değer verirdi.Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.’’Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.’’derdi
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI
• Atatürk önemli düşünceler karşısında önce düşünür , inceler , araştırır ve tartışırdı.Sonra kesin kararını verirdi.Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ
• Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi.Çanakkale Muharebeleri sırasında , düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması savaşın sonucunu değiştirmiştir.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ
• Atatürk , doğruyu söylemekten asla çekinmezdi.’’Ben düşündüklerimi ,daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa halk beni tekzip eder.’’derdi.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• MANTIKLILIĞI
• Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan Atatürk ,hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir.Bu özellik onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır.’’Bizim akıl ,mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.’’ diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir. Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• ÇOK CEPHELİLİĞİ
Atatürk çok cepheli bir liderdi.O hem fikir hem de hareket adamıdır.Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı diğer taraftan da uygulayıcısı olmuştur.Hem düşünen hem de eserler veren Atatürk , çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• EĞİTİMCİLİĞİ
Atatürk toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir.O , ‘’ Eğitimdir ki bir milleti ya hür , bağımsız , şanlı , yüce bir toplum olarak yaşatır ; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• YÖNETİCİLİĞİ
Mustafa Kemal iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti.Kibar davranışları , dürüstlüğü ,emir veriş tarzıyla örnek olmuştur.Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir.Atatürk ‘’Büyük kararlar vermek kâfi değildir.Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır.’’ diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri Nelerdir ?
VATAN SEVERLİĞİ
• Vatan sevgisi Atatürk’ün en önemli özelliğidir.Vatanın savunulması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklâl Savaşının kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• İDEALİSTLİĞİ
• Atatürk’ün en büyük ideali ,Türk Milletinin ‘’ En medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmek’’ti.Bir idealist olarak , en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ
• Hakikati aramak ve hakikati konuşmak Atatürk’ün yöntemiydi.O , akıl ve bilime değer verirdi.Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.’’Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.’’derdi
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI
• Atatürk önemli düşünceler karşısında önce düşünür , inceler , araştırır ve tartışırdı.Sonra kesin kararını verirdi.Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ
• Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi.Çanakkale Muharebeleri sırasında , düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması savaşın sonucunu değiştirmiştir.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ
• Atatürk , doğruyu söylemekten asla çekinmezdi.’’Ben düşündüklerimi ,daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa halk beni tekzip eder.’’derdi.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• MANTIKLILIĞI
• Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan Atatürk ,hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir.Bu özellik onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır.’’Bizim akıl ,mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.’’ diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir. Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• ÇOK CEPHELİLİĞİ
Atatürk çok cepheli bir liderdi.O hem fikir hem de hareket adamıdır.Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı diğer taraftan da uygulayıcısı olmuştur.Hem düşünen hem de eserler veren Atatürk , çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• EĞİTİMCİLİĞİ
Atatürk toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir.O , ‘’ Eğitimdir ki bir milleti ya hür , bağımsız , şanlı , yüce bir toplum olarak yaşatır ; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
• YÖNETİCİLİĞİ
Mustafa Kemal iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti.Kibar davranışları , dürüstlüğü ,emir veriş tarzıyla örnek olmuştur.Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir.Atatürk ‘’Büyük kararlar vermek kâfi değildir.Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır.’’ diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.
Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Karabasan Karabasan Nedir
Buna benzer konular için yapacağımız tavsiyeler şunlardır:
1- Abdest alıp 2 rekat namaz kılıp abdestli yatmak.
2- 33 defa sübhanellah, 33 defa elhamdülillah ve 34 defa allahü ekber diyerek uyumak.
3- 7 defa ayetelkürsiyi okuyup sağa, sola, arkaya, öne, alta ve üste üfleyip yedincisini üflemeden uyumak. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
4- Fatiha, nas, felak, ihlas surelerini okumak
5- Cevşen duasını okumak ve üzerinizde cevşen duasını bulundurmak
Korku gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve âyet ile hadis gibi şeyleri yazıp taşımak dinen caizdir. Abdullah bin Ömer Peygamberden (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: Allah'ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah'ın sözlerine sığınırım" O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr onları temyiz çağına gelen çocuklarına öğretir, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp onların boynuna asardı (Ebu Davııd, Nesâî, Tirmizî).
Ancak bunları istismar edip sanat haline getiren ve saf kadınlarla teşriki mesai edip onlarla haşr ve neşir olmak kesinlikle haramdır. (Günümüz meselelerine Fetvalar – 2, Yasin Yayınevi, s: 258 )
Okuyup üflemek konusu: Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Ayet-el kürsi, felak , nas, fatiha gibi sureleri veya ayetleri okuduğu zaman Peygamberimizin sağına soluna önüne arkasına ellerine ve hasta olan herhangi bir kimseye üflediği hadis kitaplarımızda yazılıdır.
Bunun sebebi insanın maddi hastalıklardan korunmak için maddi tedbirler aldığı gibi manevi ve zararlı şeylerden korunmak için de böyle tedbirler alması içindir. Bizi yaratan Allah Peygamberimiz vasıtasıyla nasıl korunacağımızın yollarından birisini göstermiştir. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Bu konuyu izah eden hadislerden birini açıklamasıyla beraber takdim ediyoruz.
Hz.Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizateyn'i ( felak ve nas sureleri) ve kulhüvallabu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi". [Buharî, Fedâilu'l-Kur'ân 14, Tıbb 39, Da'avât 12; Müslim, Selâm 50, (2192); Muvattâ, Ayn t5, (2,942); Tirmizî, Da'avât 21, (3399); Ebu Dâvud, Tıbb 19, (3902).>
AÇIKLAMA:
1- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Kur'ân-ı Kerim'i hastalığı sırasında şifa için okuduğu, mevsuk rivayetlerde gelmiştir. Esasen Kur'ân'ın mü'minler için maddi ve manevî şifa olduğu âyet-i kerimede belirtilmiştir: "Kur'ân'dan, iman edenlere rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz, O, zâlimlerin ise sadece kaybını artırır" (İsra suresi, 82). Keza: "Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifa, mü'minlere doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir" (Yunus suresi,57 ).
2- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kendi vücuduna icra ettiği "nefes"in mahiyeti hakkında bilgi vermek için, İbnu Hacer, rivayetin farklı vecihlerini kaydeder. Buna göre, önce ellerini cemeder, sonra ellerine üfler, sonra okur ve okuma sırasında eline üflerdi. İbnu Hacer, bu üflemenin tükrüksüz veya hafif
tükrüklü olabileceğini belirtir. Bu maksadla Felak, Nâs ve İhlas sûreleri okunmuştur. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Meshetme işi, bereket düşüncesiyle yapılmıştır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) ellerini önce başına, yüzüne sürer, ondan sonra elinin yetişebildiği yerlere kadar bütün vücuduna sürerdi. Hz. Aişe der ki: "Resûlullah, kendini götüren hastalığa yakalanınca, ben okuyup üzerine üflüyordum. Kendi elleriyle de vücudunu meshediyordum. Çünkü onun elleri bereket yönüyle benim elimden çok üstün idi". Bir başka rivayette Hz. Aişe meshedip, şifa için dua ederken kendine gelen Resûlullah'ın: "Artık hayır, (şifa değil), Allah'tan Refîk-i A'la'yı istiyorum" dediği belirtilir.
3- Bazı rivayetler, Kur'ân'dan okuyup nefes ederek tedaviyi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ailesi efradına da uyguladığını tasrih eder. Sahabe veTâbi in de aynı tedavi usulüne başvurmuştur. Ulema bunun cevazında ittifak etmiştir.
4- Nefes'i "tükrüksüz hafif üfürük" diye tarifeden Nevevî, rukyede bunun müstehab olduğunu, ulemanın cevazında icma ettiğini belirtir. Hz.Aişe (radıyallahu anhâ)'ye Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'in rukyede yer verdiği nefes'ten sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Onun nefesi, kuru üzüm yiyenin üfürüğü gibi idi, kesinlikle tükrük yoktu.'' Kasıtsız olarak nefesle birlikte çıkacak olan rutubetin tükrük sayılmayacağı belirtilmiştir.
Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 7. cilt, Akçağ Basım Yayın, Ankara, 1988, s. 50-51
Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Karabasan Karabasan Nedir
Buna benzer konular için yapacağımız tavsiyeler şunlardır:
1- Abdest alıp 2 rekat namaz kılıp abdestli yatmak.
2- 33 defa sübhanellah, 33 defa elhamdülillah ve 34 defa allahü ekber diyerek uyumak.
3- 7 defa ayetelkürsiyi okuyup sağa, sola, arkaya, öne, alta ve üste üfleyip yedincisini üflemeden uyumak. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
4- Fatiha, nas, felak, ihlas surelerini okumak
5- Cevşen duasını okumak ve üzerinizde cevşen duasını bulundurmak
Korku gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve âyet ile hadis gibi şeyleri yazıp taşımak dinen caizdir. Abdullah bin Ömer Peygamberden (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: Allah'ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah'ın sözlerine sığınırım" O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr onları temyiz çağına gelen çocuklarına öğretir, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp onların boynuna asardı (Ebu Davııd, Nesâî, Tirmizî).
Ancak bunları istismar edip sanat haline getiren ve saf kadınlarla teşriki mesai edip onlarla haşr ve neşir olmak kesinlikle haramdır. (Günümüz meselelerine Fetvalar – 2, Yasin Yayınevi, s: 258 )
Okuyup üflemek konusu: Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Ayet-el kürsi, felak , nas, fatiha gibi sureleri veya ayetleri okuduğu zaman Peygamberimizin sağına soluna önüne arkasına ellerine ve hasta olan herhangi bir kimseye üflediği hadis kitaplarımızda yazılıdır.
Bunun sebebi insanın maddi hastalıklardan korunmak için maddi tedbirler aldığı gibi manevi ve zararlı şeylerden korunmak için de böyle tedbirler alması içindir. Bizi yaratan Allah Peygamberimiz vasıtasıyla nasıl korunacağımızın yollarından birisini göstermiştir. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Bu konuyu izah eden hadislerden birini açıklamasıyla beraber takdim ediyoruz.
Hz.Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizateyn'i ( felak ve nas sureleri) ve kulhüvallabu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi". [Buharî, Fedâilu'l-Kur'ân 14, Tıbb 39, Da'avât 12; Müslim, Selâm 50, (2192); Muvattâ, Ayn t5, (2,942); Tirmizî, Da'avât 21, (3399); Ebu Dâvud, Tıbb 19, (3902).>
AÇIKLAMA:
1- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Kur'ân-ı Kerim'i hastalığı sırasında şifa için okuduğu, mevsuk rivayetlerde gelmiştir. Esasen Kur'ân'ın mü'minler için maddi ve manevî şifa olduğu âyet-i kerimede belirtilmiştir: "Kur'ân'dan, iman edenlere rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz, O, zâlimlerin ise sadece kaybını artırır" (İsra suresi, 82). Keza: "Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifa, mü'minlere doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir" (Yunus suresi,57 ).
2- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kendi vücuduna icra ettiği "nefes"in mahiyeti hakkında bilgi vermek için, İbnu Hacer, rivayetin farklı vecihlerini kaydeder. Buna göre, önce ellerini cemeder, sonra ellerine üfler, sonra okur ve okuma sırasında eline üflerdi. İbnu Hacer, bu üflemenin tükrüksüz veya hafif
tükrüklü olabileceğini belirtir. Bu maksadla Felak, Nâs ve İhlas sûreleri okunmuştur. Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Meshetme işi, bereket düşüncesiyle yapılmıştır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) ellerini önce başına, yüzüne sürer, ondan sonra elinin yetişebildiği yerlere kadar bütün vücuduna sürerdi. Hz. Aişe der ki: "Resûlullah, kendini götüren hastalığa yakalanınca, ben okuyup üzerine üflüyordum. Kendi elleriyle de vücudunu meshediyordum. Çünkü onun elleri bereket yönüyle benim elimden çok üstün idi". Bir başka rivayette Hz. Aişe meshedip, şifa için dua ederken kendine gelen Resûlullah'ın: "Artık hayır, (şifa değil), Allah'tan Refîk-i A'la'yı istiyorum" dediği belirtilir.
3- Bazı rivayetler, Kur'ân'dan okuyup nefes ederek tedaviyi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ailesi efradına da uyguladığını tasrih eder. Sahabe veTâbi in de aynı tedavi usulüne başvurmuştur. Ulema bunun cevazında ittifak etmiştir.
4- Nefes'i "tükrüksüz hafif üfürük" diye tarifeden Nevevî, rukyede bunun müstehab olduğunu, ulemanın cevazında icma ettiğini belirtir. Hz.Aişe (radıyallahu anhâ)'ye Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'in rukyede yer verdiği nefes'ten sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Onun nefesi, kuru üzüm yiyenin üfürüğü gibi idi, kesinlikle tükrük yoktu.'' Kasıtsız olarak nefesle birlikte çıkacak olan rutubetin tükrük sayılmayacağı belirtilmiştir.
Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 7. cilt, Akçağ Basım Yayın, Ankara, 1988, s. 50-51
Karabasan Karabasan Nedir Ne zaman Gelir ?
Amentü Duası amentü duası amentü duası okunuşu
amentü duası yazılışı ?
Açıklama
Amentü, Türkçe'de "inandım", "iman ettim" demektir. İman esaslarını ifâde için kullanılır.
Arapça Orjinal Yazılışı
آمَنْتُ بِاللهِ وَ مَلاَئِكَتِهِ وَ كُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللهُ تَعَالَى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقّ ٌ اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَ للهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Okunuşu
Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Anlamı
Ben, Allah-u Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah-u Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben, şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v), Onun kulu ve peygamberidir.
amentü duası, amentü duası
Amentü Duası
amentü duası yazılışı ?
Açıklama
Amentü, Türkçe'de "inandım", "iman ettim" demektir. İman esaslarını ifâde için kullanılır.
Arapça Orjinal Yazılışı
آمَنْتُ بِاللهِ وَ مَلاَئِكَتِهِ وَ كُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللهُ تَعَالَى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقّ ٌ اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَ للهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Okunuşu
Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Anlamı
Ben, Allah-u Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah-u Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben, şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v), Onun kulu ve peygamberidir.
amentü duası, amentü duası
Amentü Duası
1.Kunut Duası Kunut Duaları
Kunut Duası Okunuşu
Allâhümme innâ nesteînüke ve nesteğfiruke ve nestehdîke ve nü'minübike ve netûbü ileyke ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykelhayre küllehu neşkürüke ve lâ nekfürüke ve nahleu ve netrükü men yefcürük.
Kunut Duası Anlamı
Rabbimiz, senden yardım, senden mağfiret, senden hidayet dileriz. Sana iman ederiz, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bütün hayırlar üzerine sana sena ederiz. Sana şükreder bütün nimetlerini itiraf ederiz. Seni ve nimetlerini inkar etmeyiz. Ve sana isyan edenleri kökünden sökercesine atıp terk ederiz.
2.Kunut Duası
Kunut duası okunuşu
Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nusallî ve nescüdü ve illeyke nes'â ve nahfidü nercü rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffari mülhık.
Kunut duası anlamı
Rabbimiz, biz yalnız sana ibadet ederiz. Senin rızan için namaz kılar ve secde ederiz. Senin rızana uygun çalışırız, koşarız. Senin rahmetini dileriz ve senin azabından korkarız. Gerçekten senin azabın kafirlere ulaşıcıdır.
kunut duaları, kunut duası, kunut duası okunuşu
Kunut Duaları
Kunut Duası Okunuşu
Allâhümme innâ nesteînüke ve nesteğfiruke ve nestehdîke ve nü'minübike ve netûbü ileyke ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykelhayre küllehu neşkürüke ve lâ nekfürüke ve nahleu ve netrükü men yefcürük.
Kunut Duası Anlamı
Rabbimiz, senden yardım, senden mağfiret, senden hidayet dileriz. Sana iman ederiz, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bütün hayırlar üzerine sana sena ederiz. Sana şükreder bütün nimetlerini itiraf ederiz. Seni ve nimetlerini inkar etmeyiz. Ve sana isyan edenleri kökünden sökercesine atıp terk ederiz.
2.Kunut Duası
Kunut duası okunuşu
Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nusallî ve nescüdü ve illeyke nes'â ve nahfidü nercü rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffari mülhık.
Kunut duası anlamı
Rabbimiz, biz yalnız sana ibadet ederiz. Senin rızan için namaz kılar ve secde ederiz. Senin rızana uygun çalışırız, koşarız. Senin rahmetini dileriz ve senin azabından korkarız. Gerçekten senin azabın kafirlere ulaşıcıdır.
kunut duaları, kunut duası, kunut duası okunuşu
Kunut Duaları
Nostradamus Kehanetleri Nostradamus Kehanetleri ?
Geleceği sezinleyen kişilerin belki de en ünlüsü, Nostradamus'tur. 1500'lü yıllarda yaşayan·Doktor Michele de Nostradamus, daha o yıllardan günümüze kadar uzanan bir çok siyasi, ekonomik ye toplumsal olayı bilebilmiştir. Bu nedenle bir çok devlet adamının ilgisini çekmiş, dörtlüklerden ve yüzlüklerden oluşan ve kehanetlerinin yer aldığı ünlü kitabı, yüzyıllar boyunca en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.
nostradamus kehanetleri
Nostradamus'un yazdıklarının yoruma açık olduğunu ve istendiği şekilde anlaşılabileceğini söyleyenler de vardır. Ancak Nostradamus kendi ifadesine göre bunu bilinçli yapmıştır. nostradamus kehanetleri
Kendi ölümünü bile bir gece öncesinden bilen Nostradamus'un İspanya İç savaşı'nı, Enver Sedat'ın suikasta kurban gideceğini, Sovyet devrimini, Hiroşima'ya atılan atom bombasını 1500'Ierde yazdığını bilmek, insana gerçekten çok şaşırtıcı gelmektedir. Geleceğe ilişkin kehanetlerini bugün okumak ise adeta bir tarih kitabını okumaya benzer. Yalnız cümle kuruluşlarında geçmiş zaman yerine, gelecek zaman kullanılmıştır. nostradamus kehanetleri
KEHANETLER
Fransız devriminin birçok aşamasını çeşitli dörtlüklerde veren Nostradamus, bazı konuları oldukça ayrıntılı tahmin edebilmekteydi. İşte bir örnek, Kraliçe Marie Antoinette ve Angouleme Düşesi'nin Temple zindanındaki halini veriyor:
Tutsak kraliçe doğurduğuna bin pişman
Görüp görüp kızının gün günden solduğunu
Koca zindan inim inim Düşes çığlıklarından
Angouleme Düşesi bu, kocası amcaoğIu.
nostradamus kehanetleri
1719 Devrimi ve SSCB'nin kuruluşu ise söyle anlatılıyor:
Siz savaştan sonra görün o ülkeyi
Bir güce ulaşacak en üst düzeyde
Yeni bir önder gelecek taşra kökenli
O güç dağlar aşacak, inecek denizlere
nostradamus kehanetleri
Ülkemize ilişkin çeşitli kehanetlerden biri de Cumhuriyet'in kuruluşu ve Mısır'ı kaybediş:
Bütün yasalar değişecek temelden
Türkiye de işte böyle bir devrimle
Ve Mısır toprağı gidecek elden
Para değişecek, para birimi de
Hitler'in iktidara gelişi ve Mein Kampf (Kavgam) adlı eseri hakkında şöyle diyor.
Kitleyi kurtarırım gibi yalan laflarla
Halkını köle, Ülkesini edecek zindan
Yani bir cumhuriyetin binip sırtına
Kavga, diyecek, beş on sayfa açıp kitabından
Sovyetlerin Afganistan'ı işgali de yer alıyor Nostradamus'un kehanetleri arasında:
Ruslar girecek Afganistan'a
Şiilerse açık sanacak bu yerleri
Afganlara karşı koyacak omuz omuza
Ama kırılacaktır dirençleri nostradamus kehanetleri
Sovyetlere karşı nükleer silahların kullanımı olarak yorumlanan ancak yakın zamanlarda meydana gelen Çernobil Nükleer Santral kazası da göz önüne alındığında belki de bu olayı anlatan bir dörtlük:
Bir patlama, bir alev yükselecek Doğuda
Bir daire içinde çığlıklar, ölüler
Gürültü, yalaz yayılacak Rus toprağına
Savaş, ateş ve kıtlık, herkes ölümü bekler
SSCB ve ABD arasındaki barış görüşmeleri ise söyle yer almış kehanetlerde:
Süper devletlerin başkanları arasında
Sürüp gidecek barış konulu görüşmeler
Ne var ki varamayacaklar bir sonuca
Çünkü herkes gibi sağduyulu değiller
nostradamus kehanetleri
Nostradamus Kehanetleri
Geleceği sezinleyen kişilerin belki de en ünlüsü, Nostradamus'tur. 1500'lü yıllarda yaşayan·Doktor Michele de Nostradamus, daha o yıllardan günümüze kadar uzanan bir çok siyasi, ekonomik ye toplumsal olayı bilebilmiştir. Bu nedenle bir çok devlet adamının ilgisini çekmiş, dörtlüklerden ve yüzlüklerden oluşan ve kehanetlerinin yer aldığı ünlü kitabı, yüzyıllar boyunca en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.
nostradamus kehanetleri
Nostradamus'un yazdıklarının yoruma açık olduğunu ve istendiği şekilde anlaşılabileceğini söyleyenler de vardır. Ancak Nostradamus kendi ifadesine göre bunu bilinçli yapmıştır. nostradamus kehanetleri
Kendi ölümünü bile bir gece öncesinden bilen Nostradamus'un İspanya İç savaşı'nı, Enver Sedat'ın suikasta kurban gideceğini, Sovyet devrimini, Hiroşima'ya atılan atom bombasını 1500'Ierde yazdığını bilmek, insana gerçekten çok şaşırtıcı gelmektedir. Geleceğe ilişkin kehanetlerini bugün okumak ise adeta bir tarih kitabını okumaya benzer. Yalnız cümle kuruluşlarında geçmiş zaman yerine, gelecek zaman kullanılmıştır. nostradamus kehanetleri
KEHANETLER
Fransız devriminin birçok aşamasını çeşitli dörtlüklerde veren Nostradamus, bazı konuları oldukça ayrıntılı tahmin edebilmekteydi. İşte bir örnek, Kraliçe Marie Antoinette ve Angouleme Düşesi'nin Temple zindanındaki halini veriyor:
Tutsak kraliçe doğurduğuna bin pişman
Görüp görüp kızının gün günden solduğunu
Koca zindan inim inim Düşes çığlıklarından
Angouleme Düşesi bu, kocası amcaoğIu.
nostradamus kehanetleri
1719 Devrimi ve SSCB'nin kuruluşu ise söyle anlatılıyor:
Siz savaştan sonra görün o ülkeyi
Bir güce ulaşacak en üst düzeyde
Yeni bir önder gelecek taşra kökenli
O güç dağlar aşacak, inecek denizlere
nostradamus kehanetleri
Ülkemize ilişkin çeşitli kehanetlerden biri de Cumhuriyet'in kuruluşu ve Mısır'ı kaybediş:
Bütün yasalar değişecek temelden
Türkiye de işte böyle bir devrimle
Ve Mısır toprağı gidecek elden
Para değişecek, para birimi de
Hitler'in iktidara gelişi ve Mein Kampf (Kavgam) adlı eseri hakkında şöyle diyor.
Kitleyi kurtarırım gibi yalan laflarla
Halkını köle, Ülkesini edecek zindan
Yani bir cumhuriyetin binip sırtına
Kavga, diyecek, beş on sayfa açıp kitabından
Sovyetlerin Afganistan'ı işgali de yer alıyor Nostradamus'un kehanetleri arasında:
Ruslar girecek Afganistan'a
Şiilerse açık sanacak bu yerleri
Afganlara karşı koyacak omuz omuza
Ama kırılacaktır dirençleri nostradamus kehanetleri
Sovyetlere karşı nükleer silahların kullanımı olarak yorumlanan ancak yakın zamanlarda meydana gelen Çernobil Nükleer Santral kazası da göz önüne alındığında belki de bu olayı anlatan bir dörtlük:
Bir patlama, bir alev yükselecek Doğuda
Bir daire içinde çığlıklar, ölüler
Gürültü, yalaz yayılacak Rus toprağına
Savaş, ateş ve kıtlık, herkes ölümü bekler
SSCB ve ABD arasındaki barış görüşmeleri ise söyle yer almış kehanetlerde:
Süper devletlerin başkanları arasında
Sürüp gidecek barış konulu görüşmeler
Ne var ki varamayacaklar bir sonuca
Çünkü herkes gibi sağduyulu değiller
nostradamus kehanetleri
Nostradamus Kehanetleri
Türkiyede Görülen batıl inançlar
Batıl İnançlar
Batıl İnançlar Nelerdir ?
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimizaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, “Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır” dedi.
RUH, MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARET YERLERİ İLE İLGİLİ BAZI HALK İNANÇLARI:
Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur. batıl inançlar batıl inançlar
Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
HAYVANLARLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.batıl inançlar
Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.
OCAK VE ATEŞLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.batıl inançlar, batıl inançlar
Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
TARIM VE BİTKİLERLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Kara ağaçtan düşen yaşamaz.
Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.
İNSAN VÜCUDUYLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.
KARANLIK VE IŞIKLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
Gece ıslık çalmak günahtır.
Gece evden eve tuz verilmez.
Akşam kapının önü süpürülmez.
kmek aktaracağı evden eve verilmez.
Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.
BEREKETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
EVLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.
CİNSİYETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
Yarım çay içen kadın dul kalır.
Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.
-------------------------------------------------------------------------------------
İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir. Çoğu psikolojik olarak bu tür inanışların negatif etkisine maruz kaldığı için doğruluğuna ve bu tür batıl inançlara daha içten bir şekilde inanırlar.
Bana soracak olursanız batıl inançların özünde yatan; topluma, bireylere bazı bilinmesi gereken şeyleri öğretmeyi korkutarak sağlamaktır. Aşağıdaki çoğu batıl inançlarda bunu görebilirsiniz. Örneğin Hıristiyanlıkta olan siyah kedi, süpürge, 13. Cuma gibi batıl inançlar Avrupa'nın paganizmi unutturma çabalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin Anadolu'da yaygın olan batıl inançlarda ise yine öğretiler söz konusu olabilmektedir. Elektriğin yaygın olmadığı dönemlerde geceleri yapılan tırnak bakımı karanlık neticesinde hoş olmayan sonuçlar doğurabiliyordu. Dolayısı ile geceleri tırnak kesmenin hoş olmadığı farklı bir yöntemle bireylere anlatılıyor. Örneğin bıçak hediye edilmesi konusundaki batıl inanç eskiden krallıkların birbirleriyle savaşmadan önce birbirlerine bıçak göndermeleriyle ilgili olabilir. Bu savaşın sebebi bile sayılabiliyormuş.
batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Ev içerisinde şemsiye açmanın tehlikeli olduğu ortada, küçük bir mekanda açılan şemsiye mekanda bulunanlara istemeden zarar verebilir. Kısacası benim görüşüm batıl inançların ortaya çıkmasındaki en büyük etken korkutularak bazı şeylerin öğretilmesinin yada şartlı davranılmasının daha kolay olmasıdır. Mezarlıklardaki ağaçlar toprakta oluşan azotu kullanır, havayı temizler, toprağın kaymamasını sağlar vs. İnsanlara böyle söylediğinizde sizi dinlemezler gidip o ağaçları yinede ihtiyaçları için kesebilirler. Mezarlıkların ağaçlara ihtiyacı vardır. İnsanlara mezarlıktan ağaç kesmenin çarpılmayla sonuçlanacağını anlatmak onları bu eylemden daha kolay uzak tutmaktadır çünkü dinin korkutucu ve caydırıcı etkisi büyüktür. Öyle ya da böyle insanlar garip şeylerde şansı veya şansızlığı bulmuşlar ve bazı olay ya da objelerin kötü ya da iyi kaderi getirdiğine inanmışlar. Aşağıda bu batıl inançlardan dünya çapında ve ülkemizde olanların bazılarını görebilirsiniz… Söylemeden edemeyeceğim bazılarına ben de inanıyorum
Dünya'da Batıl İnançlar
13. Cuma: İskandinav mitolojisinde 12 tanrıya 13. kötü tanrının katılmasının insanlara kötü talih getirdiğine inanılır. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
2 ayaklı merdiven açıkken bir üçgen oluşturur. Altından geçmek bazı Hıristiyanlarca kutsal üçlemenin bozulmasına neden olduğuna inanılır. Kutsal üçleme kırılarak şeytanla bir anlaşma içerisine girildiği söylenir ve kötü şans getirir.
Antik Mısır'da Tanrıça Bast siyah bir kedi olarak tasvir edilirdi. Hıristiyanlarca diğer dinleri çağrıştıran her türlü obje kötü şans getirirdi ve dinlerine karşı çıkardı siyah kedi de dinlerine zarar verecek tanrıyla aralarına girecek bir objeydi. Hatta kedileri olan kadınlar bir dönem cadılıkla suçlanıp cezalandırılmıştı Engizisyon Mahkemeleri zamanında.
Yakınlarda bir baykuş 3 kez öttüğünde oraya ölüm getirdiğine inanılır kimilerince.
Ortada hiçbir şey yokken evin içinde bir köpeğin havlaması sonucunda evde birinin hastalanacağına inanılır. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Masada bıçakların üst üste gelmesi durumunda yani hane içerisinde masada duran bıçaklar çakışırsa o evde kavga olacağına inanılır.
Sebebi ve temeli bilinmese de evde kırılan aynanın 7 yıl şansızlık getirdiğine inanılır. Durduk yere sebepsiz kırılan aynanın ise ölüm getirdiğine..
Birçok toplumda batıl olarak ev içerisinde şemsiye açmanın kötü şans getirdiğine inanılır.
1 Mayıs'tan önce ağaçtan çiçek koparıp eve getirmek kötü şans getirir.
Birine karşılığında başka bir şey almadan eldiven vermek kötü şans getirir.
Suya, denize taş atmak kötü şans getirir.
Yeni ayakkabılar masanın üstünde bırakılmaz.
Yeni eve taşınırken eski evin süpürgesi yeni eve götürülmez.
Kulağınız yanıyorsa biri sizi anıyor demektir. Sol kulak yanıyorsa kötü sağ kulak yanıyorsa iyi şekilde batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Sol elinizin avuç içi kaşınıyorsa kavga edeceksiniz sağ elinizin avuç içi kaşınıyorsa para gelecek
İyi bir şeyden bahsederken ve zarar gelmesi istenmiyorsa tahtaya 3 kez vurulur.
Süpürgeyle vurduğunuz kişi tembel olur.
Eğer fakir birine yeni bir çift ayakkabı vermezseniz hayatınız boyunca öldükten sonra diğer yaşama çıplak ayakla gidersiniz.
Birinin bardakta yarım kalmış suyuna su ilave ederek içilmez kötü kader getirir.
Cadılardan korunmak için mavi boncuk taşınır.
Eğer köprüde bir arkadaşınıza hoş çakal derseniz o arkadaşınızı bir daha göremezsiniz. (buna ben de inanıyorum) batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Fırtınalı havada saç kesmek iyi şans getirir.
Kediler bebeklerden uzak tutulur, kedilerin bebeklerin nefesini çaldığı söylenir.
Tırnaklar veya saçlar kesildikten sonra yakılmalı veya gömülmelidir.
Anadolu'da Batıl İnançlar
Mezarlık, ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.
Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
Kara ağaçtan düşen yaşamaz. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.
Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.
Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
Gece ıslık çalmak günahtır.
Gece evden eve tuz verilmez.
Akşam kapının önü süpürülmez.
Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.
Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.
Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
Evin temeline kara taş koymak iyi değildir.
Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.
Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
Yarım çay içen kadın dul kalır.
Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
Makası açık bırakmak düşmanlarınızın sizin hakkınızda konuşmasına neden olur.
Çarşamba gecesi işlenilmez, çamaşır yıkanmaz, temizlik yapılmaz.
Gece tırnak kesilmez, ıslık çalınmaz, sakız çiğnenmez.
Gelinin ayakkabısının altına kimin ismi yazılırsa en kısa zamanda ismi yazılan kişi evlenir.
Birisi uzunca vakit eve dönmezse veya kaybolmuşsa ayakkabısına tuz dökülür. Kişi en kısa zamanda evine geri döner. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Batıl İnançlar
Batıl İnançlar Nelerdir ?
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimizaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, “Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır” dedi.
RUH, MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARET YERLERİ İLE İLGİLİ BAZI HALK İNANÇLARI:
Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur. batıl inançlar batıl inançlar
Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
HAYVANLARLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.batıl inançlar
Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.
OCAK VE ATEŞLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.batıl inançlar, batıl inançlar
Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
TARIM VE BİTKİLERLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Kara ağaçtan düşen yaşamaz.
Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.
İNSAN VÜCUDUYLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.
KARANLIK VE IŞIKLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
Gece ıslık çalmak günahtır.
Gece evden eve tuz verilmez.
Akşam kapının önü süpürülmez.
kmek aktaracağı evden eve verilmez.
Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.
BEREKETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
EVLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.
CİNSİYETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
Yarım çay içen kadın dul kalır.
Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.
-------------------------------------------------------------------------------------
İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir. Çoğu psikolojik olarak bu tür inanışların negatif etkisine maruz kaldığı için doğruluğuna ve bu tür batıl inançlara daha içten bir şekilde inanırlar.
Bana soracak olursanız batıl inançların özünde yatan; topluma, bireylere bazı bilinmesi gereken şeyleri öğretmeyi korkutarak sağlamaktır. Aşağıdaki çoğu batıl inançlarda bunu görebilirsiniz. Örneğin Hıristiyanlıkta olan siyah kedi, süpürge, 13. Cuma gibi batıl inançlar Avrupa'nın paganizmi unutturma çabalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin Anadolu'da yaygın olan batıl inançlarda ise yine öğretiler söz konusu olabilmektedir. Elektriğin yaygın olmadığı dönemlerde geceleri yapılan tırnak bakımı karanlık neticesinde hoş olmayan sonuçlar doğurabiliyordu. Dolayısı ile geceleri tırnak kesmenin hoş olmadığı farklı bir yöntemle bireylere anlatılıyor. Örneğin bıçak hediye edilmesi konusundaki batıl inanç eskiden krallıkların birbirleriyle savaşmadan önce birbirlerine bıçak göndermeleriyle ilgili olabilir. Bu savaşın sebebi bile sayılabiliyormuş.
batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Ev içerisinde şemsiye açmanın tehlikeli olduğu ortada, küçük bir mekanda açılan şemsiye mekanda bulunanlara istemeden zarar verebilir. Kısacası benim görüşüm batıl inançların ortaya çıkmasındaki en büyük etken korkutularak bazı şeylerin öğretilmesinin yada şartlı davranılmasının daha kolay olmasıdır. Mezarlıklardaki ağaçlar toprakta oluşan azotu kullanır, havayı temizler, toprağın kaymamasını sağlar vs. İnsanlara böyle söylediğinizde sizi dinlemezler gidip o ağaçları yinede ihtiyaçları için kesebilirler. Mezarlıkların ağaçlara ihtiyacı vardır. İnsanlara mezarlıktan ağaç kesmenin çarpılmayla sonuçlanacağını anlatmak onları bu eylemden daha kolay uzak tutmaktadır çünkü dinin korkutucu ve caydırıcı etkisi büyüktür. Öyle ya da böyle insanlar garip şeylerde şansı veya şansızlığı bulmuşlar ve bazı olay ya da objelerin kötü ya da iyi kaderi getirdiğine inanmışlar. Aşağıda bu batıl inançlardan dünya çapında ve ülkemizde olanların bazılarını görebilirsiniz… Söylemeden edemeyeceğim bazılarına ben de inanıyorum
Dünya'da Batıl İnançlar
13. Cuma: İskandinav mitolojisinde 12 tanrıya 13. kötü tanrının katılmasının insanlara kötü talih getirdiğine inanılır. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
2 ayaklı merdiven açıkken bir üçgen oluşturur. Altından geçmek bazı Hıristiyanlarca kutsal üçlemenin bozulmasına neden olduğuna inanılır. Kutsal üçleme kırılarak şeytanla bir anlaşma içerisine girildiği söylenir ve kötü şans getirir.
Antik Mısır'da Tanrıça Bast siyah bir kedi olarak tasvir edilirdi. Hıristiyanlarca diğer dinleri çağrıştıran her türlü obje kötü şans getirirdi ve dinlerine karşı çıkardı siyah kedi de dinlerine zarar verecek tanrıyla aralarına girecek bir objeydi. Hatta kedileri olan kadınlar bir dönem cadılıkla suçlanıp cezalandırılmıştı Engizisyon Mahkemeleri zamanında.
Yakınlarda bir baykuş 3 kez öttüğünde oraya ölüm getirdiğine inanılır kimilerince.
Ortada hiçbir şey yokken evin içinde bir köpeğin havlaması sonucunda evde birinin hastalanacağına inanılır. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Masada bıçakların üst üste gelmesi durumunda yani hane içerisinde masada duran bıçaklar çakışırsa o evde kavga olacağına inanılır.
Sebebi ve temeli bilinmese de evde kırılan aynanın 7 yıl şansızlık getirdiğine inanılır. Durduk yere sebepsiz kırılan aynanın ise ölüm getirdiğine..
Birçok toplumda batıl olarak ev içerisinde şemsiye açmanın kötü şans getirdiğine inanılır.
1 Mayıs'tan önce ağaçtan çiçek koparıp eve getirmek kötü şans getirir.
Birine karşılığında başka bir şey almadan eldiven vermek kötü şans getirir.
Suya, denize taş atmak kötü şans getirir.
Yeni ayakkabılar masanın üstünde bırakılmaz.
Yeni eve taşınırken eski evin süpürgesi yeni eve götürülmez.
Kulağınız yanıyorsa biri sizi anıyor demektir. Sol kulak yanıyorsa kötü sağ kulak yanıyorsa iyi şekilde batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Sol elinizin avuç içi kaşınıyorsa kavga edeceksiniz sağ elinizin avuç içi kaşınıyorsa para gelecek
İyi bir şeyden bahsederken ve zarar gelmesi istenmiyorsa tahtaya 3 kez vurulur.
Süpürgeyle vurduğunuz kişi tembel olur.
Eğer fakir birine yeni bir çift ayakkabı vermezseniz hayatınız boyunca öldükten sonra diğer yaşama çıplak ayakla gidersiniz.
Birinin bardakta yarım kalmış suyuna su ilave ederek içilmez kötü kader getirir.
Cadılardan korunmak için mavi boncuk taşınır.
Eğer köprüde bir arkadaşınıza hoş çakal derseniz o arkadaşınızı bir daha göremezsiniz. (buna ben de inanıyorum) batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Fırtınalı havada saç kesmek iyi şans getirir.
Kediler bebeklerden uzak tutulur, kedilerin bebeklerin nefesini çaldığı söylenir.
Tırnaklar veya saçlar kesildikten sonra yakılmalı veya gömülmelidir.
Anadolu'da Batıl İnançlar
Mezarlık, ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.
Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
Kara ağaçtan düşen yaşamaz. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.
Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.
Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
Gece ıslık çalmak günahtır.
Gece evden eve tuz verilmez.
Akşam kapının önü süpürülmez.
Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.
Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.
Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
Evin temeline kara taş koymak iyi değildir.
Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.
Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
Yarım çay içen kadın dul kalır.
Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
Makası açık bırakmak düşmanlarınızın sizin hakkınızda konuşmasına neden olur.
Çarşamba gecesi işlenilmez, çamaşır yıkanmaz, temizlik yapılmaz.
Gece tırnak kesilmez, ıslık çalınmaz, sakız çiğnenmez.
Gelinin ayakkabısının altına kimin ismi yazılırsa en kısa zamanda ismi yazılan kişi evlenir.
Birisi uzunca vakit eve dönmezse veya kaybolmuşsa ayakkabısına tuz dökülür. Kişi en kısa zamanda evine geri döner. batıl inançlar, batıl inançlar nedir
Karabasan Nedir ?
Karabasan Nedir
Karabasan, Uyku felcidir. Derin uyku ve uyku uyuşukluğunun anormal bir şeklidir. İnsanlar, rüya gördükleri REM uykusu sırasında, göz ve solunum kasları dışında tamamen fizyolojik bir felç durumundadırlar. Hiçbir kasları çalışmaz. Hasta, birkaç dakika hareket edemez. Umûmiyetle uykuya dalarken veya uykudan kalkarken bu uykulu hâli ile birtakım sesler duyduğunu veya şekiller gördüğünü sanır. Kestirme yaparken veya uykuya başlarken... Bu durum, başka sebeplerle de ortaya çıkabilir. Ses duyma ve şekil görmeler, aynı anda olabilir.
Böyle olmasaydı, biz rüyalarımızı oynar hale gelirdik. Rüyamızda ne yapıyorsak, yatakta da onu yapmaya başlardık. Bazen rüyadan uyandığımızda beynimiz uyanık ve etrafın farkında olduğumuz halde, hareket edemez, ses çıkaramaz ve göğsümüzün üzerinde bir ağırlık varmış gibi hissederiz. karabasan, karabasan nedir
Bunu herkes, hayatının bir döneminde en az bir kez yaşamıştır. Korku verici bir durumdur. Ama saniyeler içinde kendiliğinden düzelir. Karabasanın olma nedeni; uykudan uyanmamıza rağmen REM uykusundaki fizyolojik felç halinin, uyanır uyanmaz çözülmemesine bağlıdır. Çok basit açıklamak gerekirse, "Uykudan uyandığın anda beyin uyanıyor; ama vücut uyanmıyor..." İkisi arasında bir bağlantı vardır. Vücut, bu sinyali alıp gerçekleştiremiyor hemen. Bu, genelde stresten, yorgunluktan vs. olarak açıklanıyor.
Fizyolojik olarak, REM atonia olarak da bilinen, REM uykusu sırasında oluşan normal felç ile yakından ilgilidir. Buna göre bazı bilim adamları ve fizikçiler bunun uyku döngüsünün "doğal" bir etkisi olduğuna inanır. Uyku felci, beyin REM durumundan tamamen uyanık duruma geçse de, beden felcinin devam etmesi durumunda oluşur. Bu durum, kişinin bilincinin tamamen açık olmasına rağmen hareket edememesine sebep olur. Ayrıca bu durum ile birlikte hypnagogic halisünasyonlar olabilir.
Rüyada gördüğümüz aktivitelerin fizyolojik etkisi, tıpkı günlük hayatta açık bilinçle yaşadıklarımızın aynısıdır. Rüyamızda, koşmak, şarkı söylemek, kaçmak aktivitelerinde bulunuyorsak beyinden kaslara bu fonksiyonlar için emirler gider. REM uykusu sırasında oluşan bu hareket emirlerini "Locus Coeruleus" noktası durdurur. Bu nedenle, kişi, hareket etmek istediği halde hareket edemez. Uyku esnasında kişileri korumaya yönelik oluşmuş bu güvenlik sistemi, özellikle heyecanlı rüyalarda kişiye felç olmuşluk duygusu verir. İnsan, rüyasında da kaçmak istediği halde kaçamadığı, koşmak istediği halde koşamadığı rüyalar görür. Bu felç olmuşluk hissi, korkunç rüyalarda kabusa dönüşür ve abartılı korku tepkileri (hızlı kalp çarpıntısı, ter içinde kalmak, ağız kuruluğu vb.) hissederek uyanan kabus sahipleri KARABASAN sanrısı ile kalkarlar. karabasan, karabasan nedir
Çoğu zaman, uyku felcine uğraya kişi tarafından, bunun bir rüya sebebiyle oluştuğuna inanılır. Bu yüzden, insanların hareket etmek istese de hareket edemediği rüya sayısı bu kadar fazladır. Uyku felcinin sebep olduğu halisünasyonlar bazen durumun normal bir rüya olarak algılanmasına, bazen de oda içerisinde hayali şeyler görülmesine sebep olur .
Karabasanın, insanın uyanışı esnasında fiziksel, eterik ve astral bedeninin aynı zamanda bir araya gelmediklerini ve birinin dışarıdayken (tam olarak bedene girmemiş halde) diğerinin bedene dönmüş olduğunu biliyorum. Odayı hisseder, görürsünüz, hatta dokunduğunuzu da hissedersiniz, yatakta olduğunuzu da... Fakat bağırsanız sesiniz çıkmaz,çünkü astral bedeninizle bağırıyorsunuz, fiziksel bedeninize aynı uyarıyı gönderemiyorsunuz. Aynı şekilde bu sebepten ötürü fiziksel bedeninizi hareket ettiremezsiniz.
Karabasanın iki temel nedeni var:
Kan dolaşımındaki düzensizlikler.
2-Psikolojik gerginlikler.
Eski bir Avrupa şampiyonu güreşçi, bu durumun sebebini şöyle açıklıyor: "İnsanın gece yatış pozisyonu önemli. Sırtüstü yatarsan, vücuttaki kan dolaşımı çok kısa süren bir an, ayni seviyede kalır veya durur. Bu anda vücut, bahsedilen sıkıntıları yaşar. Ama sen bu durumdayken, ufak bir hareket yapsan -bir parmak bile oynatsan mesela- kan, yeniden vücutta dolaşmaya başlar ve sıkıntı dağılır."
Bu anlattığımız olayın bilimsel adı, "Rapid Eye Movement"tir (REM). İnsanın uykusu, birkaç evreden oluşur. REM döneminde, hızlı göz hareketleri vardır ve beyin aktivasyonu durur. Ama bazı insanlarda beyin aktivasyonu, zaman zaman ya da sürekli durmaz. Vücudu kontrol edemezsiniz; ama bilinçli ya da bilinçsiz çevreyi görebilirsiniz. Bu korkutucu bir durum. Çocukluktan beri "karabasan, karabasan" diye anlatılan hikâyeler, bilinçaltında daha da büyük korkular yaratıyor. Bir daha yaşarsanız, bilinciniz yerinizde ise bu bir sağlık problemi ve uyanmalıyım diye düşünün ve odaklanın. Uyanacaksınız.
Karabasan'ın Belirtileri
Uyku felcinin başlıca belirtisi uyanma öncesi veya uyuma öncesi görülen kısmı veya geçici iskelet kası felcidir. Diğer bir deyişle, bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken hareket edememesi veya konuşamaması hissidir. Uyku felci ile birlikte hypnagogic halisünasyonlar olabilir. Bu halisünasyonlar işitsel, dokunsal ve/veya görsel olabilir. Uyku felci kişi tekrar REM uykusuna dönmeden önce veya tamamen uyanmadan önce birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir. Çok uç durumlarda, 4-5 saat sürdüğü de bilinmektedir:
Uyumaya başladıktan birkaç saat sonra çığlık atmaya ve ağlamaya başlayabilirsiniz.
Kalbiniz çarpıntınız ve soluk alıp vermeniz sıklaşır.
İnsanlar sizi gördüklerinde rahat olmadığınızı fark ederler.
Rüyayı kesinlikle hatırlamazsınız.
Başkaları size bahsetmedikçe olayı hiç hatırlayamazsınız.
Karabasan'ın Olası Sebepleri
Uyku felci, rüya gören bir kişinin rüyasında yaptığı hareketleri aynen yapmasını engellemek için REM uykusu süresince oluşur. Uyku felcinin fizyolojisi hakkında çok az şey bilinir. Bununla birlikte, uyku felcinin beynin pons bölgesindeki motor nöronların post-sinaptik inhibisyonu ile bağlantılı olduğu önerilmektedir. Özellikle, düşük seviye melatonin kasların uyarılmasını engelleyecek şekilde sinirlerdeki depolarizasyon akımı durdurabilir, ve rüyada yaşanan fiilin gerçekte yaşanmamasını sağlayabilir (mesela, rüyasında koştuğunu gören bir kişinin gerçekte koşmasını engellemek gibi). karabasan, karabasan nedir
Ayrıca, bu düzensizliği yaşayanlar ve narkolepsiden muzdarip olanlar arasında belirgin bir ilişki vardır. Fakat değişik çalışmalar, çoğu insanın hayatlarında en az bir kez uyku felci yaşadığını göstermektedir.
Bazıları, değişik faktörlerin uyku felci ve halüsinasyonların yaşanma olasılığını arttırdığını rapor etmişlerdir. Bunlar:
Sırt üstü yatmak
Düzensiz uyuma saatleri; şekerlemeler, çok veya az uyumak
Fazla stres
Ani çevre/yaşam tarzı değişiklikleri
Olaydan hemen önce görülen berrak rüya. Ayrıca berrak rüya durumuna girebilmek için kullanılan bilinçli indüksiyon yaygın bir yöntemdir. WILD olarak da bilinir.
Yapay uyku yardımcıları ve antihistaminler.
Cinlerle İlgisi Var mı?
İslam dinine göre ‘karabasan' yada halk dilinde olduğu gibi ‘ağır basma' diye adlandırılan bu olay cinlere bağlanır. Beşer (İnsan) soyu dışında en açık şekilde Kuran-ı Kerim'de tarifi yapılan bir diğer canlı da cinlerdir. Bir tür ateşten yaratıldığı ve insan gibi kendi amelinden sorumlu olduğu bilinir. İslam toplumunda karabasandan muzdarip insanlar hocalara götürülür, muskalar taşır yada yatağının altına yerleştirilen makas, bıçak gibi metal kesicilerle bu kâbustan kurtulmaya çalışır.
Peki karabasan, gerçekten de cinlerin insanlara yaşattığı bir tür uyku işkencesi midir?
Karabasan olayı ve lohusalık halinde gelen hadiseler, Anadolu'nun her tarafında görülen mevcut olaylarındandır. Genellikle zemher ayında doğu bölgelerimizde “cingoloz” dediğimiz olay da bunlardan bir tanesidir. Yani uyku/uyanıklık arasında, genelde kıllı-mıllı, siyah, goril gibi bir ağırlığın üzerinize oturduğunu, eliyle kolunuza bastırdığını, konuşamaz durma geldiğinizi, dilinizin kilitlendiğini, hareket sahanızın tamamen kısıtlandığını görürsünüz. Daha sonra bu halden çıkınca, dersiniz ki; “Ben, böyle bir şey yaşadım…”
Veyahut geceleyin uyurken, aniden bir ses duyarsınız; sizi dışarıya çağırır. Sanki uyurgezer gibi hareket edersiniz, (peşinden) gidersiniz. Kendinin “cingoloz” olduğunu söyler veya sizin yakınınız şeklinde de gelebilir, sizi herhangi bir yere götürebilir. Bu tip olaylar da var.
Bir de albastı olayı dediğimiz, loğusa bayanlarda olan bir hadise: Sanki çocuğunu götürüyormuş gibi; rahatsızlandırmalar, beşiğin yerini, yatağını değiştirir gibi görüntülerle başlayan bir “hastalık” türü de var. karabasan, karabasan nedir
Şimdi bu “ağırbasan” halleri ne zaman olur? Ağırbasan, albasan, albastı dediğimiz bu olaylar, genelde vücut yorgunken ya zihinsel ya da bedenen bir yorgunluk hissi(nden sonra başlar.) Örneğin; bir yolculuğa çıktınız, dönüşte bayağı bir yoruldunuz ve metruk bir yerde yalnız” kalıyorsunuz. İşte o anda siz, vücudunuz, bünyeniz uygun ise (bu, herkeste olmayabilir) bir “menfez” açabilirsiniz. Bir de bakarsınız ki, üstünüze bir ağırlık gelir, gözleriniz yavaş yavaş kapanır, üzerinize korkunç bir ağırlık iner. Sesiniz soluğunuz kesilir ve yanınızda biri varsa bağıramazsınız, sesinizi ona duyuramazsınız. Bazıları da kendi ruhsal güçleriyle bir dua okur, bir Ayete'l-Kürsi okuyabilir veya bütün gücüyle “Allah!” diyerek o halden çıkabilir.
Karabasan olayı, diğer dinlerde de vardır. Belki onlar da Hz.İsa'dan ve kendi dinlerinden bir yardım talebinde bulunmak suretiyle birdenbire ruhsal bir güçle bu durumdan çıkan insanlar olduğunu görüyoruz.
Demek ki burada olan hadise, vücutta bir “menfez”in açılmasıdır. Genelde bedensel ve zihinsel yorgunluk, bu duruma yol açıyor. karabasan, karabasan nedir
Menfez Açıklığı Nedir?
Vücuttaki menfezler, genelde –nasıl ki insan vücudunda “akupunktur noktaları” gibi açıklıklar var ise, bunları gösteriyoruz. Diyoruz ki, hücreler arasında, sinir sistemindeki bazı nöronlar içerisinde belli aralıklar vardır. Bu aralıklar, vücudun herhangi bir kesiminde olabilir. Gözlerde –bir hassasiyet olarak-, ellerde, alında, boyunda, göğüste veya ayaklarda olabilir. Bunlar, ancak denemeler sonunda bulunabilir; çünkü her insanın yapısı değişiktir ve biyolojik değişikliğine göre de görünmeyen bazı “şua”lar giriyor. İşte biz, bunlara “menfez” diyoruz. Yani sizin manyetik şuaları aldığınız vücuttaki kilit noktalarıdır. Bunun haritasını da çıkarıyoruz. Diyoruz ki, şu, şu, şu noktalar, sizde biyolojik enerjinin girmesine neden oluyor ve bunlara “menfez” ya da “koridor” diyoruz. karabasan, karabasan nedir
Bu durumda bizim kültürüm etkisiyle görülen halüsinasyonların İslam dininin etkisiyle cinleri çağrıştıran kedi yada insan benzeri garip görünüşlü semboller olması da kaçınılmazdır. Mesela Alman kültüründe karabasana ‘Hexendrücken' (cadı basması) denir. Ortaçağ kültüründen kaynaklanan cadı figürü ön plandadır. Ruhun arınma evreleriyle çok ilgili olan Budizm etkisiyle Hindistan'da bu olay, ruhun erdeme ulaşırken, kötü Hindu şeytanı Rakshasan tarafından engellenme çabası şeklinde yorumlanır. Rusya'da uyku felcine domovoi adındaki ev ruhunun yol açtığı inancı hakimdir; domovoi kötü giden bir evlilik yada ihanet gibi bir nedenden dolayı ev halkını cezalandırdığı düşünülür. karabasan, karabasan nedir
Karabasan vakasına benzer uyku felci yaşayan Amerikalıların ise diğer ülkeler kadar belirgin kültürel bir altyapıları olmaması sebebiyle, açıklamaları daha farklıdır: Uzaylıların kaçırması vakası. ABD'de binlerce insan gece uyurken uzaylılar tarafından kaçırıldığını, esir edildiğini yada ziyaret edildiğini bildirmiştir. Çoğunun açıklaması uyku felci durumunda yaşananlarla aynı özellikler göstermiştir: Hareket edememe, uyanık olduğu halde konuşamama, üzerinde bir ağırlık hissetme vs.
Peki Karabasan'dan Nasıl Kurtulunur?
1. Öncelikle bir hekime danışmalı..
2. Karabasan görmekten korktuğunuz gece, sırtüstü yatmamalı.
karabasan, karabasan nedir
3. Yatağın üzerinde yada yerde ekmek kırıntısı falan varsa temizlemeli.
4. Yatarken yatağa abdestli girmeli, Euzü Besmele okuyarak sağ yanı üzerine kıbleye karşı yatıp, sağ avucu sağ yanağın altına koymalıdır. Âyet-el Kürsi, 3 İhlas, sonra Fatiha ve 1er defa iki kul euzüyü okumalıdır. Sonra 3 defa (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illahü) okuyup, üçüncüsüne (el-hayyelkayyume ve etubü ileyh) ilave etmelidir. Daha sonra da 10 kere (La havle vela kuvvete illa billah) okuyup, onuncusuna (hil aliyyil azim ellezi la ilahe illahü) ilave etmelidir! Li ilafi'yi [Kureyş suresini] gece yatarken 11 defa okumalı. Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen duaları okumalıdır: karabasan, karabasan nedir
('Bismillâhillezi lâ yedurru ma'asmihi şey'ün fil erdi ve lâ fissemâi ve hüves-semi'ul alim' duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]
('Euzü bikelimâtillahittammâti min şerri mâ haleka' duasını okuyana, o yerden kalkıncaya kadar, hiçbir şey zarar veremez.) [Müslim] karabasan, karabasan nedir
5. Cevşen duasını okumak ve üzerinizde cevşen duasını bulundurmalı. Korku gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve âyet ile hadis gibi şeyleri yazıp taşımak dinen caizdir. Abdullah bin Ömer Peygamberden (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: Allah'ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah'ın sözlerine sığınırım" O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr onları temyiz çağına gelen çocuklarına öğretir, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp onların boynuna asardı (Ebu Davııd, Nesâî, Tirmizî). Ancak bunları istismar edip sanat haline getiren ve saf kadınlarla teşriki mesai edip onlarla haşr ve neşir olmak kesinlikle haramdır. (Günümüz meselelerine Fetvalar – 2, Yasin Yayınevi, s: 258 ) karabasan, karabasan nedir
6. Fatiha, Nas, Felak, İhlas surelerini okumalı.
7. 7 defa Ayete'l Kürsi'yi okuyup sağa, sola, arkaya, öne, alta ve üste üfleyip yedincisini üflemeden uyumalı
8. 33 defa Sübhanellah, 33 defa Elhamdülillah ve 34 defa Allahü ekber diyerek uyumalı
9. Abdest alıp 2 rekat namaz kılıp abdestli yatmalı.
Karabasan Nedir
Karabasan, Uyku felcidir. Derin uyku ve uyku uyuşukluğunun anormal bir şeklidir. İnsanlar, rüya gördükleri REM uykusu sırasında, göz ve solunum kasları dışında tamamen fizyolojik bir felç durumundadırlar. Hiçbir kasları çalışmaz. Hasta, birkaç dakika hareket edemez. Umûmiyetle uykuya dalarken veya uykudan kalkarken bu uykulu hâli ile birtakım sesler duyduğunu veya şekiller gördüğünü sanır. Kestirme yaparken veya uykuya başlarken... Bu durum, başka sebeplerle de ortaya çıkabilir. Ses duyma ve şekil görmeler, aynı anda olabilir.
Böyle olmasaydı, biz rüyalarımızı oynar hale gelirdik. Rüyamızda ne yapıyorsak, yatakta da onu yapmaya başlardık. Bazen rüyadan uyandığımızda beynimiz uyanık ve etrafın farkında olduğumuz halde, hareket edemez, ses çıkaramaz ve göğsümüzün üzerinde bir ağırlık varmış gibi hissederiz. karabasan, karabasan nedir
Bunu herkes, hayatının bir döneminde en az bir kez yaşamıştır. Korku verici bir durumdur. Ama saniyeler içinde kendiliğinden düzelir. Karabasanın olma nedeni; uykudan uyanmamıza rağmen REM uykusundaki fizyolojik felç halinin, uyanır uyanmaz çözülmemesine bağlıdır. Çok basit açıklamak gerekirse, "Uykudan uyandığın anda beyin uyanıyor; ama vücut uyanmıyor..." İkisi arasında bir bağlantı vardır. Vücut, bu sinyali alıp gerçekleştiremiyor hemen. Bu, genelde stresten, yorgunluktan vs. olarak açıklanıyor.
Fizyolojik olarak, REM atonia olarak da bilinen, REM uykusu sırasında oluşan normal felç ile yakından ilgilidir. Buna göre bazı bilim adamları ve fizikçiler bunun uyku döngüsünün "doğal" bir etkisi olduğuna inanır. Uyku felci, beyin REM durumundan tamamen uyanık duruma geçse de, beden felcinin devam etmesi durumunda oluşur. Bu durum, kişinin bilincinin tamamen açık olmasına rağmen hareket edememesine sebep olur. Ayrıca bu durum ile birlikte hypnagogic halisünasyonlar olabilir.
Rüyada gördüğümüz aktivitelerin fizyolojik etkisi, tıpkı günlük hayatta açık bilinçle yaşadıklarımızın aynısıdır. Rüyamızda, koşmak, şarkı söylemek, kaçmak aktivitelerinde bulunuyorsak beyinden kaslara bu fonksiyonlar için emirler gider. REM uykusu sırasında oluşan bu hareket emirlerini "Locus Coeruleus" noktası durdurur. Bu nedenle, kişi, hareket etmek istediği halde hareket edemez. Uyku esnasında kişileri korumaya yönelik oluşmuş bu güvenlik sistemi, özellikle heyecanlı rüyalarda kişiye felç olmuşluk duygusu verir. İnsan, rüyasında da kaçmak istediği halde kaçamadığı, koşmak istediği halde koşamadığı rüyalar görür. Bu felç olmuşluk hissi, korkunç rüyalarda kabusa dönüşür ve abartılı korku tepkileri (hızlı kalp çarpıntısı, ter içinde kalmak, ağız kuruluğu vb.) hissederek uyanan kabus sahipleri KARABASAN sanrısı ile kalkarlar. karabasan, karabasan nedir
Çoğu zaman, uyku felcine uğraya kişi tarafından, bunun bir rüya sebebiyle oluştuğuna inanılır. Bu yüzden, insanların hareket etmek istese de hareket edemediği rüya sayısı bu kadar fazladır. Uyku felcinin sebep olduğu halisünasyonlar bazen durumun normal bir rüya olarak algılanmasına, bazen de oda içerisinde hayali şeyler görülmesine sebep olur .
Karabasanın, insanın uyanışı esnasında fiziksel, eterik ve astral bedeninin aynı zamanda bir araya gelmediklerini ve birinin dışarıdayken (tam olarak bedene girmemiş halde) diğerinin bedene dönmüş olduğunu biliyorum. Odayı hisseder, görürsünüz, hatta dokunduğunuzu da hissedersiniz, yatakta olduğunuzu da... Fakat bağırsanız sesiniz çıkmaz,çünkü astral bedeninizle bağırıyorsunuz, fiziksel bedeninize aynı uyarıyı gönderemiyorsunuz. Aynı şekilde bu sebepten ötürü fiziksel bedeninizi hareket ettiremezsiniz.
Karabasanın iki temel nedeni var:
Kan dolaşımındaki düzensizlikler.
2-Psikolojik gerginlikler.
Eski bir Avrupa şampiyonu güreşçi, bu durumun sebebini şöyle açıklıyor: "İnsanın gece yatış pozisyonu önemli. Sırtüstü yatarsan, vücuttaki kan dolaşımı çok kısa süren bir an, ayni seviyede kalır veya durur. Bu anda vücut, bahsedilen sıkıntıları yaşar. Ama sen bu durumdayken, ufak bir hareket yapsan -bir parmak bile oynatsan mesela- kan, yeniden vücutta dolaşmaya başlar ve sıkıntı dağılır."
Bu anlattığımız olayın bilimsel adı, "Rapid Eye Movement"tir (REM). İnsanın uykusu, birkaç evreden oluşur. REM döneminde, hızlı göz hareketleri vardır ve beyin aktivasyonu durur. Ama bazı insanlarda beyin aktivasyonu, zaman zaman ya da sürekli durmaz. Vücudu kontrol edemezsiniz; ama bilinçli ya da bilinçsiz çevreyi görebilirsiniz. Bu korkutucu bir durum. Çocukluktan beri "karabasan, karabasan" diye anlatılan hikâyeler, bilinçaltında daha da büyük korkular yaratıyor. Bir daha yaşarsanız, bilinciniz yerinizde ise bu bir sağlık problemi ve uyanmalıyım diye düşünün ve odaklanın. Uyanacaksınız.
Karabasan'ın Belirtileri
Uyku felcinin başlıca belirtisi uyanma öncesi veya uyuma öncesi görülen kısmı veya geçici iskelet kası felcidir. Diğer bir deyişle, bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken hareket edememesi veya konuşamaması hissidir. Uyku felci ile birlikte hypnagogic halisünasyonlar olabilir. Bu halisünasyonlar işitsel, dokunsal ve/veya görsel olabilir. Uyku felci kişi tekrar REM uykusuna dönmeden önce veya tamamen uyanmadan önce birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir. Çok uç durumlarda, 4-5 saat sürdüğü de bilinmektedir:
Uyumaya başladıktan birkaç saat sonra çığlık atmaya ve ağlamaya başlayabilirsiniz.
Kalbiniz çarpıntınız ve soluk alıp vermeniz sıklaşır.
İnsanlar sizi gördüklerinde rahat olmadığınızı fark ederler.
Rüyayı kesinlikle hatırlamazsınız.
Başkaları size bahsetmedikçe olayı hiç hatırlayamazsınız.
Karabasan'ın Olası Sebepleri
Uyku felci, rüya gören bir kişinin rüyasında yaptığı hareketleri aynen yapmasını engellemek için REM uykusu süresince oluşur. Uyku felcinin fizyolojisi hakkında çok az şey bilinir. Bununla birlikte, uyku felcinin beynin pons bölgesindeki motor nöronların post-sinaptik inhibisyonu ile bağlantılı olduğu önerilmektedir. Özellikle, düşük seviye melatonin kasların uyarılmasını engelleyecek şekilde sinirlerdeki depolarizasyon akımı durdurabilir, ve rüyada yaşanan fiilin gerçekte yaşanmamasını sağlayabilir (mesela, rüyasında koştuğunu gören bir kişinin gerçekte koşmasını engellemek gibi). karabasan, karabasan nedir
Ayrıca, bu düzensizliği yaşayanlar ve narkolepsiden muzdarip olanlar arasında belirgin bir ilişki vardır. Fakat değişik çalışmalar, çoğu insanın hayatlarında en az bir kez uyku felci yaşadığını göstermektedir.
Bazıları, değişik faktörlerin uyku felci ve halüsinasyonların yaşanma olasılığını arttırdığını rapor etmişlerdir. Bunlar:
Sırt üstü yatmak
Düzensiz uyuma saatleri; şekerlemeler, çok veya az uyumak
Fazla stres
Ani çevre/yaşam tarzı değişiklikleri
Olaydan hemen önce görülen berrak rüya. Ayrıca berrak rüya durumuna girebilmek için kullanılan bilinçli indüksiyon yaygın bir yöntemdir. WILD olarak da bilinir.
Yapay uyku yardımcıları ve antihistaminler.
Cinlerle İlgisi Var mı?
İslam dinine göre ‘karabasan' yada halk dilinde olduğu gibi ‘ağır basma' diye adlandırılan bu olay cinlere bağlanır. Beşer (İnsan) soyu dışında en açık şekilde Kuran-ı Kerim'de tarifi yapılan bir diğer canlı da cinlerdir. Bir tür ateşten yaratıldığı ve insan gibi kendi amelinden sorumlu olduğu bilinir. İslam toplumunda karabasandan muzdarip insanlar hocalara götürülür, muskalar taşır yada yatağının altına yerleştirilen makas, bıçak gibi metal kesicilerle bu kâbustan kurtulmaya çalışır.
Peki karabasan, gerçekten de cinlerin insanlara yaşattığı bir tür uyku işkencesi midir?
Karabasan olayı ve lohusalık halinde gelen hadiseler, Anadolu'nun her tarafında görülen mevcut olaylarındandır. Genellikle zemher ayında doğu bölgelerimizde “cingoloz” dediğimiz olay da bunlardan bir tanesidir. Yani uyku/uyanıklık arasında, genelde kıllı-mıllı, siyah, goril gibi bir ağırlığın üzerinize oturduğunu, eliyle kolunuza bastırdığını, konuşamaz durma geldiğinizi, dilinizin kilitlendiğini, hareket sahanızın tamamen kısıtlandığını görürsünüz. Daha sonra bu halden çıkınca, dersiniz ki; “Ben, böyle bir şey yaşadım…”
Veyahut geceleyin uyurken, aniden bir ses duyarsınız; sizi dışarıya çağırır. Sanki uyurgezer gibi hareket edersiniz, (peşinden) gidersiniz. Kendinin “cingoloz” olduğunu söyler veya sizin yakınınız şeklinde de gelebilir, sizi herhangi bir yere götürebilir. Bu tip olaylar da var.
Bir de albastı olayı dediğimiz, loğusa bayanlarda olan bir hadise: Sanki çocuğunu götürüyormuş gibi; rahatsızlandırmalar, beşiğin yerini, yatağını değiştirir gibi görüntülerle başlayan bir “hastalık” türü de var. karabasan, karabasan nedir
Şimdi bu “ağırbasan” halleri ne zaman olur? Ağırbasan, albasan, albastı dediğimiz bu olaylar, genelde vücut yorgunken ya zihinsel ya da bedenen bir yorgunluk hissi(nden sonra başlar.) Örneğin; bir yolculuğa çıktınız, dönüşte bayağı bir yoruldunuz ve metruk bir yerde yalnız” kalıyorsunuz. İşte o anda siz, vücudunuz, bünyeniz uygun ise (bu, herkeste olmayabilir) bir “menfez” açabilirsiniz. Bir de bakarsınız ki, üstünüze bir ağırlık gelir, gözleriniz yavaş yavaş kapanır, üzerinize korkunç bir ağırlık iner. Sesiniz soluğunuz kesilir ve yanınızda biri varsa bağıramazsınız, sesinizi ona duyuramazsınız. Bazıları da kendi ruhsal güçleriyle bir dua okur, bir Ayete'l-Kürsi okuyabilir veya bütün gücüyle “Allah!” diyerek o halden çıkabilir.
Karabasan olayı, diğer dinlerde de vardır. Belki onlar da Hz.İsa'dan ve kendi dinlerinden bir yardım talebinde bulunmak suretiyle birdenbire ruhsal bir güçle bu durumdan çıkan insanlar olduğunu görüyoruz.
Demek ki burada olan hadise, vücutta bir “menfez”in açılmasıdır. Genelde bedensel ve zihinsel yorgunluk, bu duruma yol açıyor. karabasan, karabasan nedir
Menfez Açıklığı Nedir?
Vücuttaki menfezler, genelde –nasıl ki insan vücudunda “akupunktur noktaları” gibi açıklıklar var ise, bunları gösteriyoruz. Diyoruz ki, hücreler arasında, sinir sistemindeki bazı nöronlar içerisinde belli aralıklar vardır. Bu aralıklar, vücudun herhangi bir kesiminde olabilir. Gözlerde –bir hassasiyet olarak-, ellerde, alında, boyunda, göğüste veya ayaklarda olabilir. Bunlar, ancak denemeler sonunda bulunabilir; çünkü her insanın yapısı değişiktir ve biyolojik değişikliğine göre de görünmeyen bazı “şua”lar giriyor. İşte biz, bunlara “menfez” diyoruz. Yani sizin manyetik şuaları aldığınız vücuttaki kilit noktalarıdır. Bunun haritasını da çıkarıyoruz. Diyoruz ki, şu, şu, şu noktalar, sizde biyolojik enerjinin girmesine neden oluyor ve bunlara “menfez” ya da “koridor” diyoruz. karabasan, karabasan nedir
Bu durumda bizim kültürüm etkisiyle görülen halüsinasyonların İslam dininin etkisiyle cinleri çağrıştıran kedi yada insan benzeri garip görünüşlü semboller olması da kaçınılmazdır. Mesela Alman kültüründe karabasana ‘Hexendrücken' (cadı basması) denir. Ortaçağ kültüründen kaynaklanan cadı figürü ön plandadır. Ruhun arınma evreleriyle çok ilgili olan Budizm etkisiyle Hindistan'da bu olay, ruhun erdeme ulaşırken, kötü Hindu şeytanı Rakshasan tarafından engellenme çabası şeklinde yorumlanır. Rusya'da uyku felcine domovoi adındaki ev ruhunun yol açtığı inancı hakimdir; domovoi kötü giden bir evlilik yada ihanet gibi bir nedenden dolayı ev halkını cezalandırdığı düşünülür. karabasan, karabasan nedir
Karabasan vakasına benzer uyku felci yaşayan Amerikalıların ise diğer ülkeler kadar belirgin kültürel bir altyapıları olmaması sebebiyle, açıklamaları daha farklıdır: Uzaylıların kaçırması vakası. ABD'de binlerce insan gece uyurken uzaylılar tarafından kaçırıldığını, esir edildiğini yada ziyaret edildiğini bildirmiştir. Çoğunun açıklaması uyku felci durumunda yaşananlarla aynı özellikler göstermiştir: Hareket edememe, uyanık olduğu halde konuşamama, üzerinde bir ağırlık hissetme vs.
Peki Karabasan'dan Nasıl Kurtulunur?
1. Öncelikle bir hekime danışmalı..
2. Karabasan görmekten korktuğunuz gece, sırtüstü yatmamalı.
karabasan, karabasan nedir
3. Yatağın üzerinde yada yerde ekmek kırıntısı falan varsa temizlemeli.
4. Yatarken yatağa abdestli girmeli, Euzü Besmele okuyarak sağ yanı üzerine kıbleye karşı yatıp, sağ avucu sağ yanağın altına koymalıdır. Âyet-el Kürsi, 3 İhlas, sonra Fatiha ve 1er defa iki kul euzüyü okumalıdır. Sonra 3 defa (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illahü) okuyup, üçüncüsüne (el-hayyelkayyume ve etubü ileyh) ilave etmelidir. Daha sonra da 10 kere (La havle vela kuvvete illa billah) okuyup, onuncusuna (hil aliyyil azim ellezi la ilahe illahü) ilave etmelidir! Li ilafi'yi [Kureyş suresini] gece yatarken 11 defa okumalı. Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen duaları okumalıdır: karabasan, karabasan nedir
('Bismillâhillezi lâ yedurru ma'asmihi şey'ün fil erdi ve lâ fissemâi ve hüves-semi'ul alim' duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]
('Euzü bikelimâtillahittammâti min şerri mâ haleka' duasını okuyana, o yerden kalkıncaya kadar, hiçbir şey zarar veremez.) [Müslim] karabasan, karabasan nedir
5. Cevşen duasını okumak ve üzerinizde cevşen duasını bulundurmalı. Korku gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve âyet ile hadis gibi şeyleri yazıp taşımak dinen caizdir. Abdullah bin Ömer Peygamberden (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: Allah'ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah'ın sözlerine sığınırım" O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr onları temyiz çağına gelen çocuklarına öğretir, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp onların boynuna asardı (Ebu Davııd, Nesâî, Tirmizî). Ancak bunları istismar edip sanat haline getiren ve saf kadınlarla teşriki mesai edip onlarla haşr ve neşir olmak kesinlikle haramdır. (Günümüz meselelerine Fetvalar – 2, Yasin Yayınevi, s: 258 ) karabasan, karabasan nedir
6. Fatiha, Nas, Felak, İhlas surelerini okumalı.
7. 7 defa Ayete'l Kürsi'yi okuyup sağa, sola, arkaya, öne, alta ve üste üfleyip yedincisini üflemeden uyumalı
8. 33 defa Sübhanellah, 33 defa Elhamdülillah ve 34 defa Allahü ekber diyerek uyumalı
9. Abdest alıp 2 rekat namaz kılıp abdestli yatmalı.
Duaların esrarı Duâların Esrârı
Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ?" buyurmakta Yüce Mevla.
Duanın gücünü hepimiz hayatımızda bir şekilde yaşamışızdır. Büyüklerin eli öpüldüğünde onlardan dua istenir. dua et yeter denilir. Kiminin parası kiminin duası deyisinde de dikkat çekilmek istenen kelime Duadır. Hayal bile edilemeyecek şeyleri gerçekleştiren, üzgün yüzlerin bile gülümsemesine sebep olan yine Duanın gücüdür. Dua aslında yaratıcıyla olan bağlantının teyidi bir yerde ispatidir. DUA yaptığın kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında. duaların esrarı
Kuran'a Göre Dua
"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi" ya da "gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanmaktadır. duaların esrarı
Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah'ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.
İnsanların başka bir bölümünde de son derece hatalı bir dua anlayışı hüküm sürmektedir. Bu insanlar için dua, küçük yaşlardan itibaren ailenin yaşlı bir ferdi tarafından öğretilen anlaşılmaz bazı sözlerdir. İnsanların bu tür dualarında Allah'ın varlığı, birliği, büyüklüğü, kudreti, insanları sürekli olarak görüp-işittiği, dualara icabet edeceği fazla düşünülmez. Önceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa kitabımızın da konusu olan, Allah'ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua çok farklıdır. duaların esrarı
Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır. duaların esrarı
İnsan kulluk bilincinde olduğu sürece Allah Katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah'a yönelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı büyüklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.
Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir. duaların esrarı
İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır. duaların esrarı duaların esrarı duaların esrarı duaların esrarı
duaların esrarı
Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ?" buyurmakta Yüce Mevla.
Duanın gücünü hepimiz hayatımızda bir şekilde yaşamışızdır. Büyüklerin eli öpüldüğünde onlardan dua istenir. dua et yeter denilir. Kiminin parası kiminin duası deyisinde de dikkat çekilmek istenen kelime Duadır. Hayal bile edilemeyecek şeyleri gerçekleştiren, üzgün yüzlerin bile gülümsemesine sebep olan yine Duanın gücüdür. Dua aslında yaratıcıyla olan bağlantının teyidi bir yerde ispatidir. DUA yaptığın kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında. duaların esrarı
Kuran'a Göre Dua
"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi" ya da "gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanmaktadır. duaların esrarı
Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah'ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.
İnsanların başka bir bölümünde de son derece hatalı bir dua anlayışı hüküm sürmektedir. Bu insanlar için dua, küçük yaşlardan itibaren ailenin yaşlı bir ferdi tarafından öğretilen anlaşılmaz bazı sözlerdir. İnsanların bu tür dualarında Allah'ın varlığı, birliği, büyüklüğü, kudreti, insanları sürekli olarak görüp-işittiği, dualara icabet edeceği fazla düşünülmez. Önceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa kitabımızın da konusu olan, Allah'ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua çok farklıdır. duaların esrarı
Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır. duaların esrarı
İnsan kulluk bilincinde olduğu sürece Allah Katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah'a yönelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı büyüklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.
Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir. duaların esrarı
İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır. duaların esrarı duaların esrarı duaların esrarı duaların esrarı
duaların esrarı
Felak Suresi Felak Suresi Okunuşu Felak Suresi Ödevi
Felak Suresi Açıklama
Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bundan sonra gelen Nâs sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında "muavvizeteyn" denir. Bu sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler vardır. Medine'de inmiştir. 5 (beş) âyettir.
Okunuşu
بسم الله الرحمن الرحيم
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Bismillahirrahmanirrahim.
Kul, eûzü birabbil felâk, min şerri mâ (kh)alak, ve min şerri gâsıkin iza vekab, ve min şerri neffassâti fil ukad, ve min şerri hâsidin izâ hased.
Felak Suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki: Sığınırım rabbine felâkın, halkettiklerinin şerrinden, ortalığı basan karanlıkta oluşacak şeylerin şerrinden, düğümlere üfliyen büyücülerin şerrinden ve hased eden hasedçilerin şerrinden.
Felak Suresi
Felak Suresi
Felak Suresi Açıklama
Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bundan sonra gelen Nâs sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında "muavvizeteyn" denir. Bu sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler vardır. Medine'de inmiştir. 5 (beş) âyettir.
Okunuşu
بسم الله الرحمن الرحيم
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Bismillahirrahmanirrahim.
Kul, eûzü birabbil felâk, min şerri mâ (kh)alak, ve min şerri gâsıkin iza vekab, ve min şerri neffassâti fil ukad, ve min şerri hâsidin izâ hased.
Felak Suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki: Sığınırım rabbine felâkın, halkettiklerinin şerrinden, ortalığı basan karanlıkta oluşacak şeylerin şerrinden, düğümlere üfliyen büyücülerin şerrinden ve hased eden hasedçilerin şerrinden.
Felak Suresi
Felak Suresi
Karınca Duası
Karınca Duası (Helâl Kazanmak İçin Duâ)
Kim bu karınca duasını beş adet ayrı ayrı kağıda yazarak her birini iş yerinin dört köşesine asar, bir tanesini de üzerinde taşırsa, Cenab-ı Hakk, o kimsenin iş yerine vedükkanına kendi hazinesinden rızık ve bereket indirir. Hem de öyle bereket ihsân eder ki, o yazıyı asan kişinin kendisi dâhi hayrette kalır. Dükkanına giren, alışveriş yapmadan çıkmaz. Hakk Tealâ, dükkanına karınca gibi müşteri yağdırır. Satılmayan bir meta'ın (malın) üzerine bu ayet 7 defa okunursa, Allah'In izni ile o meta', birkaç içinde satılır. karınca duası
Bismillahirrahmanirrahiym
“Allahümme ya rabbi ve cebraile ve mikaile ve israfile ve azraile ve ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube ve münzile’l-berekati ve münzilet-Tevrati ve’z-Zeburi ve’l-İncili ve’l-Furkani ve la havle ve la kuvvete illa billahi’l aliyyi’l-aziym.La ilahe illallahü’l- Melikü’l-Hakku’l-Mübin.Muhammedün rasulullahi sadiku’l vadi’l-Emin ya rabbi ya rabbi ya hayyu ya kayyumu ya ze’l-celali ve’l-ikram.Es’elüke ya rabbe’l-Arşi’l-Aziym.En yerzükaniy rızkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer rahimiyn.
Yemliyha, Mernuş, Debernuş, Misliyna, Mekseliyna,
Şazenuş, Kefeştatıyyuş, Kıtmir”
Kaynak: Mecmuatü'l Ed'iyye, s.99.
karınca duası
karınca duası, karınca duası okunuşu, karınca duası ödevi
Karınca Duası (Helâl Kazanmak İçin Duâ)
Kim bu karınca duasını beş adet ayrı ayrı kağıda yazarak her birini iş yerinin dört köşesine asar, bir tanesini de üzerinde taşırsa, Cenab-ı Hakk, o kimsenin iş yerine vedükkanına kendi hazinesinden rızık ve bereket indirir. Hem de öyle bereket ihsân eder ki, o yazıyı asan kişinin kendisi dâhi hayrette kalır. Dükkanına giren, alışveriş yapmadan çıkmaz. Hakk Tealâ, dükkanına karınca gibi müşteri yağdırır. Satılmayan bir meta'ın (malın) üzerine bu ayet 7 defa okunursa, Allah'In izni ile o meta', birkaç içinde satılır. karınca duası
Bismillahirrahmanirrahiym
“Allahümme ya rabbi ve cebraile ve mikaile ve israfile ve azraile ve ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube ve münzile’l-berekati ve münzilet-Tevrati ve’z-Zeburi ve’l-İncili ve’l-Furkani ve la havle ve la kuvvete illa billahi’l aliyyi’l-aziym.La ilahe illallahü’l- Melikü’l-Hakku’l-Mübin.Muhammedün rasulullahi sadiku’l vadi’l-Emin ya rabbi ya rabbi ya hayyu ya kayyumu ya ze’l-celali ve’l-ikram.Es’elüke ya rabbe’l-Arşi’l-Aziym.En yerzükaniy rızkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer rahimiyn.
Yemliyha, Mernuş, Debernuş, Misliyna, Mekseliyna,
Şazenuş, Kefeştatıyyuş, Kıtmir”
Kaynak: Mecmuatü'l Ed'iyye, s.99.
karınca duası
karınca duası, karınca duası okunuşu, karınca duası ödevi
Yasin Suresi Yasin Suresi'nin Okunuşu
Yasin Suresi
1. Yasın
2. Vel kur'anil hakiym
3. İnneke le minel murseliyn
4. Ala sıratım müstekıym
5. Tenziylel aziyzir rahıym
6. Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun
7. Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü'minun
8. İnna cealna fı a'nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun
9. Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun
10. Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
11. İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım
12. İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamim mübiyn
13. Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun
14. İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun
15. Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey'in in entüm illa tekzibun
16. Kalu rabbüna ya'lemü inna ileyküm le murselun
17. Ve ma aleyna illel belağul mübın
18. Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym
19. Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun
20. Ve cae min aksal medıneti racülüy yes'a kale ya kavmittebiul murseliyn
21. İttebiu mel la yes'elüküm ecrav vehüm mühtedun
22. Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun
23. E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey'ev ve la yünkızun
24. İnnı izel le fı dalalim mübın
25. İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun
26. Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya'lemun
27. Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn
28. Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba'dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn
29. İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun
30. Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun
31. Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun
32. Ve in küllül lemma cemiy'ul ledeyna muhdarun
33. Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye'külun
34. Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a'nabiv ve feccerna fiyha minel uyun
35. Li ye'külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun
36. Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya'lemun
37. Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun
38. Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym
39. Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym
40. Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun
41. Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun
42. Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun
43. Ve in neşe' nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun
44. İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn
45. Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun
46. Ve ma te'tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu'ridıyn
47. Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut'ımü mel lev yeşaüllahü at'amehu in entüm illa fı dalalim mübın
48. Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
49. Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te'huzühüm vehüm yehıssımun
50. Fela yestetıy'une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun
51. Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun
52. Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun
53. İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy'ul ledeyna muhdarun
54. Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melun
55. İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun
56. Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun
57. Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun
58. Selamün kavlem mir rabbir rahıym
59. Vemtazül yevme eyyühel mücrimun
60. Elem a'hed ileyküm ya benı ademe el la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
61. Ve enı'büduni haza sıratum müstekıym
62. Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta'kılun
63. Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun
64. Islevhel yevme bima küntüm tekfürun
65. El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun
66. Velev neşaü letamesna ala a'yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun
67. Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun
68. Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya'kılun
69. Ve ma alemnahüş şı'ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur'anüm mübiyn
70. Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın
71. E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en'amen fehüm leha malikun
72. Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye'külun
73. Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun
74. Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun
75. La yestetıy'une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun
76. Fela yahzünke kavlühüm inna na'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
77. Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın
78. Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım
79. Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım
80. Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun
81. Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım
82. İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun
83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun.
yasin suresi, yasin suresi ayeti, yasin suresi okunuşu, yasin suresi
Yasin Suresi
1. Yasın
2. Vel kur'anil hakiym
3. İnneke le minel murseliyn
4. Ala sıratım müstekıym
5. Tenziylel aziyzir rahıym
6. Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun
7. Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü'minun
8. İnna cealna fı a'nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun
9. Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun
10. Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
11. İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım
12. İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamim mübiyn
13. Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun
14. İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun
15. Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey'in in entüm illa tekzibun
16. Kalu rabbüna ya'lemü inna ileyküm le murselun
17. Ve ma aleyna illel belağul mübın
18. Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym
19. Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun
20. Ve cae min aksal medıneti racülüy yes'a kale ya kavmittebiul murseliyn
21. İttebiu mel la yes'elüküm ecrav vehüm mühtedun
22. Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun
23. E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey'ev ve la yünkızun
24. İnnı izel le fı dalalim mübın
25. İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun
26. Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya'lemun
27. Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn
28. Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba'dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn
29. İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun
30. Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun
31. Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun
32. Ve in küllül lemma cemiy'ul ledeyna muhdarun
33. Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye'külun
34. Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a'nabiv ve feccerna fiyha minel uyun
35. Li ye'külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun
36. Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya'lemun
37. Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun
38. Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym
39. Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym
40. Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun
41. Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun
42. Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun
43. Ve in neşe' nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun
44. İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn
45. Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun
46. Ve ma te'tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu'ridıyn
47. Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut'ımü mel lev yeşaüllahü at'amehu in entüm illa fı dalalim mübın
48. Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
49. Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te'huzühüm vehüm yehıssımun
50. Fela yestetıy'une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun
51. Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun
52. Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun
53. İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy'ul ledeyna muhdarun
54. Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melun
55. İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun
56. Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun
57. Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun
58. Selamün kavlem mir rabbir rahıym
59. Vemtazül yevme eyyühel mücrimun
60. Elem a'hed ileyküm ya benı ademe el la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
61. Ve enı'büduni haza sıratum müstekıym
62. Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta'kılun
63. Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun
64. Islevhel yevme bima küntüm tekfürun
65. El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun
66. Velev neşaü letamesna ala a'yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun
67. Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun
68. Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya'kılun
69. Ve ma alemnahüş şı'ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur'anüm mübiyn
70. Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın
71. E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en'amen fehüm leha malikun
72. Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye'külun
73. Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun
74. Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun
75. La yestetıy'une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun
76. Fela yahzünke kavlühüm inna na'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
77. Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın
78. Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım
79. Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım
80. Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun
81. Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım
82. İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun
83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun.
yasin suresi, yasin suresi ayeti, yasin suresi okunuşu, yasin suresi
İhlas Suresi ihlas suresi, ihlas suresi okunuşu, ihlas suresi
Açıklama
İhlâs, samimî olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamak anlamınadır. Mekke'de inmiştir, 4 (dört) âyettir. İslâm'ın tevhid akîdesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir. ihlas suresi, ihlas suresi okunuşu, ihlas suresi
Arapça Yazılışı
بسم الله الرحمن الرحيم
قُلْ هُوَ اَللهُ أَحَدٌ ۞ اَللهُ الصَّمَدُ ۞ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ۞ وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ و كُفُوًَا أَحَدُ م
Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Gul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün(l) lehû küfüven ehad.
İhlas Suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki; O Allah, bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç; fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.) Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı. ihlas suresi, ihlas suresi okunuşu, ihlas suresi
İhlas Suresi
Açıklama
İhlâs, samimî olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamak anlamınadır. Mekke'de inmiştir, 4 (dört) âyettir. İslâm'ın tevhid akîdesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir. ihlas suresi, ihlas suresi okunuşu, ihlas suresi
Arapça Yazılışı
بسم الله الرحمن الرحيم
قُلْ هُوَ اَللهُ أَحَدٌ ۞ اَللهُ الصَّمَدُ ۞ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ۞ وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ و كُفُوًَا أَحَدُ م
Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Gul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün(l) lehû küfüven ehad.
İhlas Suresi Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki; O Allah, bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç; fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.) Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı. ihlas suresi, ihlas suresi okunuşu, ihlas suresi
İhlas Suresi
Ayet'el Kürsi Ayet'el Kürsi Din kültürü ve ahlak bilgisi ödevi
Ayet'el KürsiAyet'el Kürsi'nin Orjinal Yazılışı
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَللهُ لآ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي اْلاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Ayet'el Kürsi'nin Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ tehuzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yesfeu indehû illâ biiznihi. yalemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne biseyin min ilmihî illâ bimâ sâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hifzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm
Ayet'el Kürsi'nin Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
Ayet'el Kürsi
Allah, kendinden başka hiçbir ilâh yokdur. (O), Hayy ve Kayyûmdur. Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutabilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan, nezdinde kim şefâ’at edebilir? O (yaratdıklarının) önlerindeki ve arkalarındaki gizli ve âşikâr her şeyi bilir. Onun ilminden, yalnız kendisinin dilediğinden başka hiçbir şey kavrayamazlar. (Mahlûkatı). Onun kürsüsü gökler ve yeri kaplamışdır. Bunların (yerin ve göğün) koruyuculuğu Ona ağır da gelmez. O, çok yüce, çok büyükdür. Ayet'el Kürsi, Ayet'el Kürsi nasıl yazılır, Ayet'el Kürsi suresi
Ayet'el Kürsi, Ayet'el Kürsi din kültürü ve ahlak bilgisi ödevi.
Ayet'el KürsiAyet'el Kürsi'nin Orjinal Yazılışı
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَللهُ لآ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي اْلاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Ayet'el Kürsi'nin Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ tehuzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yesfeu indehû illâ biiznihi. yalemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne biseyin min ilmihî illâ bimâ sâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hifzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm
Ayet'el Kürsi'nin Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
Ayet'el Kürsi
Allah, kendinden başka hiçbir ilâh yokdur. (O), Hayy ve Kayyûmdur. Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutabilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan, nezdinde kim şefâ’at edebilir? O (yaratdıklarının) önlerindeki ve arkalarındaki gizli ve âşikâr her şeyi bilir. Onun ilminden, yalnız kendisinin dilediğinden başka hiçbir şey kavrayamazlar. (Mahlûkatı). Onun kürsüsü gökler ve yeri kaplamışdır. Bunların (yerin ve göğün) koruyuculuğu Ona ağır da gelmez. O, çok yüce, çok büyükdür. Ayet'el Kürsi, Ayet'el Kürsi nasıl yazılır, Ayet'el Kürsi suresi
Ayet'el Kürsi, Ayet'el Kürsi din kültürü ve ahlak bilgisi ödevi.
Kimyasal Bağlar Kimyasal Bağlar ödevi indir
Kimyasal bağ, moleküllerde atomları bir arada tutan kuvvettir. Atomlar daha düşük enerjili duruma erişmek için bir araya gelirler. Bir bağın oluşabilmesi için atomlar tek başına bulundukları zamankinden daha kararlı olmalıdırlar. Genelleme yapmak gerekirse bağlar oluşurken dışarıya enerji verirler. Atomlar bağ yaparken, elektron dizilişlerini soy gazlara benzetmeye çalışırlar. Bir atomun yapabileceği bağ sayısı, sahip olduğu veya az enerji ile sahip olduğu veya az enerji ile sahip olabileceği yarı dolu orbital sayısına eşittir. Soy gazların bileşik oluşturamamasının sebebi bütün orbitallerinin dolu olmasıdır. Elektron yapıları farklı olan atomlar değişik biçimlerde bir araya gelerek kimyasal bağ oluştururlar; . Bir atomdan diğer bir atoma elektron aktarılmasıyla . İki atomun ortak elektron kullanmasıyla Not: Elektron alış verişi ya da elektron ortaklaşmasının nedeni; atomların kararlı hale gelebilmek için elektron düzenlerini, soy gazlarınkine benzetme isteğidir. Soy gazların 8 değerlik elektronuna sahip oldukları için elektron sayısı 8’e tamamlanır. Buna oktet kuralı denir. İYONİK BAĞLAR İyonik bağlar, metaller ile ametaller arasında metallerin elektron vermesi ametallerin elektron almasıyla oluşan bağlanmadır. Metaller elektron vererek (+) değerlik, ametaller elektron alarak (-) değerlik alırlar. Bu şekilde oluşan (+) ve (-) yükler birbirini büyük bir kuvvetle çekerler. Bu çekim iyonik bağın oluşumuna sebep olur. Onun için iyonik bağlı bileşikleri ayrıştırmak zordur. Elektron aktarımıyla oluşan bileşiklerde, kaybedilen ve kazanılan elektron sayıları eşit olmalıdır. . İyonik katılar belirli bir kristal yapı oluştururlar. . İyonik bağlı bileşikler oda sıcaklığında katı halde bulunurlar. . İyonik bileşikler katı halde elektriği iletmez. Sıvı halde ve çözeltileri elektriği iletirler. KOVALENT BAĞLAR Hidrojenin ametallerle ya da ametallerin kendi arlarında elektronlarını ortaklaşa kullanarak oluşturulan bağa kovalent bağ denir. Değerlik elektronları elementin simgesi çevresinde noktalarla gösterilerek elektron ortaklaşması gösterilir. Bu tür formüllere elektron nokta formülleri denir. . Periyodik cetvelin A gruplarında değerlik elektron sayısı grup numarasına eşit olduğundan grup numarası, simge çevresine konulacak elektron sayısını gösterir. . İki atom arasına konulan noktalar her iki atom için de sayılır ve kararlı moleküller de atomların simgeleri çevresinde toplam nokta sayısı 8 ‘dir. Moleküllerin elektron nokta formülleri yazılırken; . Molekülü oluşturan atomların değerlik elektronları belirlenir. . Yapacakları bağ sayıları saptanır, çok bağ yapanlar merkez atomu olarak alınır. . Merkez atomu birden fazla ise merkez atomları birbirine bağlanacak şekilde yazılır. . Değerlik elektronlar, atomların çevresine oktet kuralına uyacak şekilde dağıtılır. a.Apolar Kovalent Bağ: Kutupsuz bağ, yani (+), (-) kutbu yoktur. İki hidrojen atomu elektronları ortaklaşa kullanarak bağ oluştururlar. İki atom arasındaki bağ H-H şeklinde gösterilir. Flor atomunun son yörüngesinde 7 elektronu vardır ve bir tane yarı dolu orbitali vardır. 2 flor atomu arasında elektronlar ortaklaşa kullanılarak bir bağ oluşur. Oksijenin son yörüngesinde 6 elektronu vardır. 2 tane yarı dolu orbitali vardır. Buna göre 2 tane bağ oluştururlar. b.Polar Kovalent Bağlar: Farklı ametaller arasında oluşan bağa polar kovalent bağ denir. Elektronlar iki atom arasında eşit olarak paylaşılmadığından kutuplaşma oluşur.Kimyasal Bağlar, Kimyasal Bağlar ödevi indir.
Kimyasal Bağlar
Kimyasal bağ, moleküllerde atomları bir arada tutan kuvvettir. Atomlar daha düşük enerjili duruma erişmek için bir araya gelirler. Bir bağın oluşabilmesi için atomlar tek başına bulundukları zamankinden daha kararlı olmalıdırlar. Genelleme yapmak gerekirse bağlar oluşurken dışarıya enerji verirler. Atomlar bağ yaparken, elektron dizilişlerini soy gazlara benzetmeye çalışırlar. Bir atomun yapabileceği bağ sayısı, sahip olduğu veya az enerji ile sahip olduğu veya az enerji ile sahip olabileceği yarı dolu orbital sayısına eşittir. Soy gazların bileşik oluşturamamasının sebebi bütün orbitallerinin dolu olmasıdır. Elektron yapıları farklı olan atomlar değişik biçimlerde bir araya gelerek kimyasal bağ oluştururlar; . Bir atomdan diğer bir atoma elektron aktarılmasıyla . İki atomun ortak elektron kullanmasıyla Not: Elektron alış verişi ya da elektron ortaklaşmasının nedeni; atomların kararlı hale gelebilmek için elektron düzenlerini, soy gazlarınkine benzetme isteğidir. Soy gazların 8 değerlik elektronuna sahip oldukları için elektron sayısı 8’e tamamlanır. Buna oktet kuralı denir. İYONİK BAĞLAR İyonik bağlar, metaller ile ametaller arasında metallerin elektron vermesi ametallerin elektron almasıyla oluşan bağlanmadır. Metaller elektron vererek (+) değerlik, ametaller elektron alarak (-) değerlik alırlar. Bu şekilde oluşan (+) ve (-) yükler birbirini büyük bir kuvvetle çekerler. Bu çekim iyonik bağın oluşumuna sebep olur. Onun için iyonik bağlı bileşikleri ayrıştırmak zordur. Elektron aktarımıyla oluşan bileşiklerde, kaybedilen ve kazanılan elektron sayıları eşit olmalıdır. . İyonik katılar belirli bir kristal yapı oluştururlar. . İyonik bağlı bileşikler oda sıcaklığında katı halde bulunurlar. . İyonik bileşikler katı halde elektriği iletmez. Sıvı halde ve çözeltileri elektriği iletirler. KOVALENT BAĞLAR Hidrojenin ametallerle ya da ametallerin kendi arlarında elektronlarını ortaklaşa kullanarak oluşturulan bağa kovalent bağ denir. Değerlik elektronları elementin simgesi çevresinde noktalarla gösterilerek elektron ortaklaşması gösterilir. Bu tür formüllere elektron nokta formülleri denir. . Periyodik cetvelin A gruplarında değerlik elektron sayısı grup numarasına eşit olduğundan grup numarası, simge çevresine konulacak elektron sayısını gösterir. . İki atom arasına konulan noktalar her iki atom için de sayılır ve kararlı moleküller de atomların simgeleri çevresinde toplam nokta sayısı 8 ‘dir. Moleküllerin elektron nokta formülleri yazılırken; . Molekülü oluşturan atomların değerlik elektronları belirlenir. . Yapacakları bağ sayıları saptanır, çok bağ yapanlar merkez atomu olarak alınır. . Merkez atomu birden fazla ise merkez atomları birbirine bağlanacak şekilde yazılır. . Değerlik elektronlar, atomların çevresine oktet kuralına uyacak şekilde dağıtılır. a.Apolar Kovalent Bağ: Kutupsuz bağ, yani (+), (-) kutbu yoktur. İki hidrojen atomu elektronları ortaklaşa kullanarak bağ oluştururlar. İki atom arasındaki bağ H-H şeklinde gösterilir. Flor atomunun son yörüngesinde 7 elektronu vardır ve bir tane yarı dolu orbitali vardır. 2 flor atomu arasında elektronlar ortaklaşa kullanılarak bir bağ oluşur. Oksijenin son yörüngesinde 6 elektronu vardır. 2 tane yarı dolu orbitali vardır. Buna göre 2 tane bağ oluştururlar. b.Polar Kovalent Bağlar: Farklı ametaller arasında oluşan bağa polar kovalent bağ denir. Elektronlar iki atom arasında eşit olarak paylaşılmadığından kutuplaşma oluşur.Kimyasal Bağlar, Kimyasal Bağlar ödevi indir.
Kimyasal Bağlar
istiklal marşının anlamı ve önemi istiklal marşının anlamı ve önemi nedir ?
İstiklâl Marşı’nın yazıldığı tarihte Anadolu’nun birçok şehri işgal altındaydı. Muazzam bir devleti dört yıl gibi kısa bir sürede kaybeden Türk milletinin bağımsızlığı tehlikedeydi.
Âkif’in İstiklâl Marşı’nı yazması kolay olmamıştır. Bu güçlük, şairin sanatçılığı yönünden değildi. Şairi bu marşı yazmaktan alıkoyan sebep, bunun için para mükafatının konmuş olmasıydı. Türk milletinin istiklâl ve vatanseverliğini para için terennüm etmek ona ters geliyordu. Bu yüzden açılan yarışmaya katılmadı. Yarışmaya yüzlerce şiir gelmesine rağmen bunların hiçbiri beğenilmedi. Zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver istenilen marşın yazılamadığı kanaatindeydi. Ona göre bu marşı ancak M.Âkif yazabilirdi. Para ödülünün kaldırıldığını söyleyerek marşı yazmasını rica etti. 724 eser arasından seçilen 7 şiir Büyük Millet Meclisi’nde okundu ve Âkif’in şiiri arka arkaya üç defa okunarak kabul edildi.
Burada İstiklâl Marşı’nın belirtilmesi gereken bir yönü de gerek söz, gerekse şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki millî marşların hiçbiriyle ölçülemeyecek kadar üstün ve zengin mânalı bir şiir olmasıdır. Bu marş, Türk milleti gibi dünyaya hâkim olmuş bir milletin bir gün istiklâlini kurtarmak zorunda kalışındaki çelişkiyi de dile getirmektedir. istiklal marşının anlamı ve önemi
Mehmet Âkif, bütün şiirlerinde sosyal konulara yer veren, söylediklerini gerçekten duyan bir şairdir. İstiklâl Savaşı’na katılanların duygu ve inançlarına bizzat sahip olduğu için onlara en iyi şekilde tercüman olmuştur.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın
Kim bilir beliki yarın belki yarından da yakın
mısraları gelecekten ümidini kesmediğini ve Allah’ın Türk milletine göstereceği mutlu günlere olan inancını gösterir. Bu mısralarda ifade edilen inanç sayesinde askerin morali yükselmiş ve zaferin kazanılmasında katkısı büyük olmuştur.
İstiklâl Savaşı Türk milletinin ölüm kalım savaşıdır. Böyle yıllarda milletler kendilerini yaşatan temel değerlerin farkına varırlar. Vatan, millet, hürriyet, bağımsızlık ve din gibi kavramların önemi barış ortamlarında pek anlaşılmaz. Hatta onları umursamayanlar bile vardır. Milleti ölümle burunu buruna getiren savaşlar bu değerlerin ne m^na ifade ettiğini anlamalarına yol açarlar. Bunlar öyle kuvvetli kavramlar haline gelir ki onlar olmadan yaşanamaz. Bundan dolayıdır ki millet onlar uğruna ölümü göze alır.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,
O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!
Bu kıtada söz konusu olan “al sancak”tır. Al sancak Türk milletinin sembolüdür. Türk bayrağının al rengi, şairde alevi çağrıştırır. Türk milletinden bir aile yaşamaya devam ettiği müddetçe bu bayrağın alevi bu şafaklarda sönmeyecektir.
Gökteki yıldıza kimsenin elini dokunduramayacağı gibi Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez. Bayrak için “o, benim milletimindir” diyerek onu sahiplenir.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Bu mısralarda Türk bayrağını kendisini kıskanan sevgiliye benzetir. Yurdumuzu işgal eden Yunanlılar’ın, Fransızlar’ın, İngilizleri’in bayraklarının varlığı Türk bayrağını üzmüş ve kaşlarını çatmasına yol açmıştır. Şair bunun askerin moralini bozacağını düşünerek ondan kaşlarını çatmaması gerektiğini, başka bayrakların oluşuna kendi rızasının olmadığını anlatmaya çalışır.
"Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl" mısraında “Hak” kelimesi birkaç anlamda kullanılmıştır. Bunlardan biri Allah, diğeri adalettir. Âkif bu sözleriyle istiklâl ve hak kavramı arasında ilgi kurar. Allah’a ve adalete inanan Türk milletinin ebediyyen bağımsız yaşama hakkına sahip olduğunu düşünür.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
mısralarında milletimiz ile düşmanlar karşılaştırılmıştır. Batı maddî silahlarının üstünlüğüne güvenerek Türkiye’ye saldırmıştır. Düşmanların silah üstünlüğüne karşı Türkler’in hiçbir şey ile sarsılmayan “iman”ları vardır. İnsanı üstün kılan şey maddî gücü değil, imanıdır. Manevî değerlere dayanmayan güç insanî bir değer taşımaz. Tarih, inanan insanların buna benzer sayısız zaferleriyle doludur.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
mısraları da çok zaman yanlış anlaşılıyor. Buradaki “ulusun” kelimesinin büyüksün manasından ziyade “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar bırak ulusun dursun” anlamındadır. Fakat Avrupa ile ilişkilerin düzelmesinden sonra büyüksün anlamının olduğu da düşünülmeye başlanmıştır. Ülkemize saldıran, kadın, çoluk çocuk demeden insanımızı öldüren düşmanlara savaş anında “canavar” denmesi aslında garip bir ifade değildir. Canavarların dahi yapmayacağı vahşeti yapanlara, üstelik bunu barbar olduklarını iddia ettikleri Türk milletine medeniyet götürüyoruz iddiasıyla gerçekleştirenlere şair ne demeliydi? Batı, o devirlerde Türkler’i barbarlıkla suçlamıştır, vatanımıza saldırmalarında bu saçma düşüncelerinin payı büyüktür. Maalesef bazı Türk aydınları da barışseverlik adına bu mısralara bakarak bir ara Âkif’i medeniyet düşmanı olarak göstermeye çalışmışlardır. Bu konuda sağ duyu galip gelmiş, bu iddialardan vazgeçilmiştir. Şair medeniyeti değil medeniyet adına yurdumuzu işgal edenleri suçlamaktadır. Maddî kuvvet ne kadar zalim olursa insanlık nazarında o kadar alçalır. Hiçbir kuvvet zulmü ve saldırganlığı meşru kılamaz.
"Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı" mısraında şair Türk Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de dile getirdiği “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhit edebilirler” sözlerine benzer bir uyarıda bulunuyor. Türk insanına maddî menfaat için vatanını satmamasını öğütlüyor.
İstiklâl kavramı vatan kavramı ile yakından ilgilidir. Her millet için üzerinde yaşadığı toprak onun için hayatî öneme sahiptir. Vatan, tarih, din ve milletin kaynaştığı yerdir. Milletler yüzyıllar boyunca yaşadıkları vatanla öylesine kaynaşırlar ki onları birbirinden ayırmak büyük sıkıntılara sebep olur.
Rûhumun senden, İlâhî şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Sekizinci kıtada “din”in önemi ve yüceliği anlatılmıştır. Âkif’in bir müslüman olarak Allah’tan istediği en büyük şey mabedine yabancıların el dokunmaması ve dinin temeli olan ezanların yurdu üzerinde ebedî olarak inlemesidir.
Şu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
mısraında “şahadet kelimesi şahitlik mânasına geldiği gibi ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü enne Muhammeden resulullah” sözleri de kelime-i şehadeti karşılar. Bir kimsenin müslüman olmasının ilk şartı bu sözleri söylemesi ve bunlara inanmasıdır. Ülkemizde beş vakit okunan ezanlar milletimizin müslüman oluşuna şahadet etmektedir.
Başparmaktan sonra gelen parmağa şehadet parmağı denir. Şairane bir ifade ile göklere uzanmış minareler de şehadet parmağına benzer.
Türk tarihinde “din”, “vatan”, “millet” ve “istiklâl” duyguları yüzyıllar boyunca birbirine bağlı olarak yaşamış ve gelişmiştir. Türk milletinin varlığını bugünlere kadar getirmede ve dünyada söz sahibi olmasında bu değerlerin rolü tahminlerin ötesinde çok olmuştur.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır, rûh-u mücerred gibi yerden na‘şım
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Bu dörtlükte konuşan şehittir. Türkler din ve vatan uğrunda canlarını her zaman seve seve vermişlerdir. İnancımıza göre şehitlerin doğrudan cennete gidecek olmaları da bunda etkili olmuştur. istiklal marşının anlamı ve önemi
İstiklâl Marşı Türkiye’de almış yıldır hemen hemen her gün söylenilmektedir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nde yetişmiş nesillerin en önemli sosyal bağlarından birini oluşturmaktadır. Okullarda, kışlada, meydanlarda, statlarda herkesin bir ağızdan saygı ve heyecanla söylediği ve dinlediği bir marştır. O, artık bizim millî birliğimizin yaşanan sembolü haline gelmiştir.
Şanlı tarihimiz Kurtuluş Savaşı gibi yüzlerce zaferle doludur. Dünyadaki milletlere baktığımızda esarete hayır diyen, bağımsızlık mücadelesini canı pahasına yapan toplumlar arasında Türk milleti ilk sıralarda yer almaktadır.
Çağımızda ön planda olan soğuk savaşlardır. Teknolojide, düşüncede, sanatta bir yarış söz konusudur. Vatan, millet, bayrak söz konusu olunca inanılmaz bir gayret içine giren Türk insanı bilimde, sanatta, siyasette, sanayide, ekonomide aynı azmi ne yazık ki gösterememektedir. Türk milleti Kıbrıs Barış Harekatı’nı saymazsak yetmiş yıldır savaş yüzü görmediği halde yapması gereken atılımları gerçekleştirememiştir. Tam bağımsızlıktan söz edebilmek için aydınlarımızın, sanatçılarımızın, ilim adamlarımızın, mühendislerimizin, siyasetçilerimizin de bağımsız düşünmeleri, “Avrupa ne der” endişesini bir tarafa bırakmaları gerekir.
İstiklâl Marşı’ndaki manevî duygular bugün için de önemini korumaktadır. Onları korumada gösterilecek ihmalkârlık milletimizin varlığına kastetmek olacaktır. Bu düşüncelerle marşımızı dinlemek, yeniden marş yazılmasına gerek duyulacak şartlarla karşılaşmamak için daima uyanık bulunmalıyız.
Âkif’in ölümünden kısa bir müddet önce şairi ziyaret edenlerden birinin, İstiklâl Marşı için:
- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demesi üzerine şairin:
-Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! duasına katılıyor, marşımızın milletimizin bağımsızlığına kavuşmasına olan katkısının varlığının dev(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime) da vesile olmasını temenni ediyorum. istiklal marşının anlamı ve önemi
istiklal marşının anlamı ve önemi
İstiklâl Marşı’nın yazıldığı tarihte Anadolu’nun birçok şehri işgal altındaydı. Muazzam bir devleti dört yıl gibi kısa bir sürede kaybeden Türk milletinin bağımsızlığı tehlikedeydi.
Âkif’in İstiklâl Marşı’nı yazması kolay olmamıştır. Bu güçlük, şairin sanatçılığı yönünden değildi. Şairi bu marşı yazmaktan alıkoyan sebep, bunun için para mükafatının konmuş olmasıydı. Türk milletinin istiklâl ve vatanseverliğini para için terennüm etmek ona ters geliyordu. Bu yüzden açılan yarışmaya katılmadı. Yarışmaya yüzlerce şiir gelmesine rağmen bunların hiçbiri beğenilmedi. Zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver istenilen marşın yazılamadığı kanaatindeydi. Ona göre bu marşı ancak M.Âkif yazabilirdi. Para ödülünün kaldırıldığını söyleyerek marşı yazmasını rica etti. 724 eser arasından seçilen 7 şiir Büyük Millet Meclisi’nde okundu ve Âkif’in şiiri arka arkaya üç defa okunarak kabul edildi.
Burada İstiklâl Marşı’nın belirtilmesi gereken bir yönü de gerek söz, gerekse şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki millî marşların hiçbiriyle ölçülemeyecek kadar üstün ve zengin mânalı bir şiir olmasıdır. Bu marş, Türk milleti gibi dünyaya hâkim olmuş bir milletin bir gün istiklâlini kurtarmak zorunda kalışındaki çelişkiyi de dile getirmektedir. istiklal marşının anlamı ve önemi
Mehmet Âkif, bütün şiirlerinde sosyal konulara yer veren, söylediklerini gerçekten duyan bir şairdir. İstiklâl Savaşı’na katılanların duygu ve inançlarına bizzat sahip olduğu için onlara en iyi şekilde tercüman olmuştur.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın
Kim bilir beliki yarın belki yarından da yakın
mısraları gelecekten ümidini kesmediğini ve Allah’ın Türk milletine göstereceği mutlu günlere olan inancını gösterir. Bu mısralarda ifade edilen inanç sayesinde askerin morali yükselmiş ve zaferin kazanılmasında katkısı büyük olmuştur.
İstiklâl Savaşı Türk milletinin ölüm kalım savaşıdır. Böyle yıllarda milletler kendilerini yaşatan temel değerlerin farkına varırlar. Vatan, millet, hürriyet, bağımsızlık ve din gibi kavramların önemi barış ortamlarında pek anlaşılmaz. Hatta onları umursamayanlar bile vardır. Milleti ölümle burunu buruna getiren savaşlar bu değerlerin ne m^na ifade ettiğini anlamalarına yol açarlar. Bunlar öyle kuvvetli kavramlar haline gelir ki onlar olmadan yaşanamaz. Bundan dolayıdır ki millet onlar uğruna ölümü göze alır.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,
O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!
Bu kıtada söz konusu olan “al sancak”tır. Al sancak Türk milletinin sembolüdür. Türk bayrağının al rengi, şairde alevi çağrıştırır. Türk milletinden bir aile yaşamaya devam ettiği müddetçe bu bayrağın alevi bu şafaklarda sönmeyecektir.
Gökteki yıldıza kimsenin elini dokunduramayacağı gibi Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez. Bayrak için “o, benim milletimindir” diyerek onu sahiplenir.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Bu mısralarda Türk bayrağını kendisini kıskanan sevgiliye benzetir. Yurdumuzu işgal eden Yunanlılar’ın, Fransızlar’ın, İngilizleri’in bayraklarının varlığı Türk bayrağını üzmüş ve kaşlarını çatmasına yol açmıştır. Şair bunun askerin moralini bozacağını düşünerek ondan kaşlarını çatmaması gerektiğini, başka bayrakların oluşuna kendi rızasının olmadığını anlatmaya çalışır.
"Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl" mısraında “Hak” kelimesi birkaç anlamda kullanılmıştır. Bunlardan biri Allah, diğeri adalettir. Âkif bu sözleriyle istiklâl ve hak kavramı arasında ilgi kurar. Allah’a ve adalete inanan Türk milletinin ebediyyen bağımsız yaşama hakkına sahip olduğunu düşünür.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
mısralarında milletimiz ile düşmanlar karşılaştırılmıştır. Batı maddî silahlarının üstünlüğüne güvenerek Türkiye’ye saldırmıştır. Düşmanların silah üstünlüğüne karşı Türkler’in hiçbir şey ile sarsılmayan “iman”ları vardır. İnsanı üstün kılan şey maddî gücü değil, imanıdır. Manevî değerlere dayanmayan güç insanî bir değer taşımaz. Tarih, inanan insanların buna benzer sayısız zaferleriyle doludur.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
mısraları da çok zaman yanlış anlaşılıyor. Buradaki “ulusun” kelimesinin büyüksün manasından ziyade “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar bırak ulusun dursun” anlamındadır. Fakat Avrupa ile ilişkilerin düzelmesinden sonra büyüksün anlamının olduğu da düşünülmeye başlanmıştır. Ülkemize saldıran, kadın, çoluk çocuk demeden insanımızı öldüren düşmanlara savaş anında “canavar” denmesi aslında garip bir ifade değildir. Canavarların dahi yapmayacağı vahşeti yapanlara, üstelik bunu barbar olduklarını iddia ettikleri Türk milletine medeniyet götürüyoruz iddiasıyla gerçekleştirenlere şair ne demeliydi? Batı, o devirlerde Türkler’i barbarlıkla suçlamıştır, vatanımıza saldırmalarında bu saçma düşüncelerinin payı büyüktür. Maalesef bazı Türk aydınları da barışseverlik adına bu mısralara bakarak bir ara Âkif’i medeniyet düşmanı olarak göstermeye çalışmışlardır. Bu konuda sağ duyu galip gelmiş, bu iddialardan vazgeçilmiştir. Şair medeniyeti değil medeniyet adına yurdumuzu işgal edenleri suçlamaktadır. Maddî kuvvet ne kadar zalim olursa insanlık nazarında o kadar alçalır. Hiçbir kuvvet zulmü ve saldırganlığı meşru kılamaz.
"Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı" mısraında şair Türk Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de dile getirdiği “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhit edebilirler” sözlerine benzer bir uyarıda bulunuyor. Türk insanına maddî menfaat için vatanını satmamasını öğütlüyor.
İstiklâl kavramı vatan kavramı ile yakından ilgilidir. Her millet için üzerinde yaşadığı toprak onun için hayatî öneme sahiptir. Vatan, tarih, din ve milletin kaynaştığı yerdir. Milletler yüzyıllar boyunca yaşadıkları vatanla öylesine kaynaşırlar ki onları birbirinden ayırmak büyük sıkıntılara sebep olur.
Rûhumun senden, İlâhî şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Sekizinci kıtada “din”in önemi ve yüceliği anlatılmıştır. Âkif’in bir müslüman olarak Allah’tan istediği en büyük şey mabedine yabancıların el dokunmaması ve dinin temeli olan ezanların yurdu üzerinde ebedî olarak inlemesidir.
Şu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
mısraında “şahadet kelimesi şahitlik mânasına geldiği gibi ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü enne Muhammeden resulullah” sözleri de kelime-i şehadeti karşılar. Bir kimsenin müslüman olmasının ilk şartı bu sözleri söylemesi ve bunlara inanmasıdır. Ülkemizde beş vakit okunan ezanlar milletimizin müslüman oluşuna şahadet etmektedir.
Başparmaktan sonra gelen parmağa şehadet parmağı denir. Şairane bir ifade ile göklere uzanmış minareler de şehadet parmağına benzer.
Türk tarihinde “din”, “vatan”, “millet” ve “istiklâl” duyguları yüzyıllar boyunca birbirine bağlı olarak yaşamış ve gelişmiştir. Türk milletinin varlığını bugünlere kadar getirmede ve dünyada söz sahibi olmasında bu değerlerin rolü tahminlerin ötesinde çok olmuştur.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır, rûh-u mücerred gibi yerden na‘şım
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Bu dörtlükte konuşan şehittir. Türkler din ve vatan uğrunda canlarını her zaman seve seve vermişlerdir. İnancımıza göre şehitlerin doğrudan cennete gidecek olmaları da bunda etkili olmuştur. istiklal marşının anlamı ve önemi
İstiklâl Marşı Türkiye’de almış yıldır hemen hemen her gün söylenilmektedir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nde yetişmiş nesillerin en önemli sosyal bağlarından birini oluşturmaktadır. Okullarda, kışlada, meydanlarda, statlarda herkesin bir ağızdan saygı ve heyecanla söylediği ve dinlediği bir marştır. O, artık bizim millî birliğimizin yaşanan sembolü haline gelmiştir.
Şanlı tarihimiz Kurtuluş Savaşı gibi yüzlerce zaferle doludur. Dünyadaki milletlere baktığımızda esarete hayır diyen, bağımsızlık mücadelesini canı pahasına yapan toplumlar arasında Türk milleti ilk sıralarda yer almaktadır.
Çağımızda ön planda olan soğuk savaşlardır. Teknolojide, düşüncede, sanatta bir yarış söz konusudur. Vatan, millet, bayrak söz konusu olunca inanılmaz bir gayret içine giren Türk insanı bilimde, sanatta, siyasette, sanayide, ekonomide aynı azmi ne yazık ki gösterememektedir. Türk milleti Kıbrıs Barış Harekatı’nı saymazsak yetmiş yıldır savaş yüzü görmediği halde yapması gereken atılımları gerçekleştirememiştir. Tam bağımsızlıktan söz edebilmek için aydınlarımızın, sanatçılarımızın, ilim adamlarımızın, mühendislerimizin, siyasetçilerimizin de bağımsız düşünmeleri, “Avrupa ne der” endişesini bir tarafa bırakmaları gerekir.
İstiklâl Marşı’ndaki manevî duygular bugün için de önemini korumaktadır. Onları korumada gösterilecek ihmalkârlık milletimizin varlığına kastetmek olacaktır. Bu düşüncelerle marşımızı dinlemek, yeniden marş yazılmasına gerek duyulacak şartlarla karşılaşmamak için daima uyanık bulunmalıyız.
Âkif’in ölümünden kısa bir müddet önce şairi ziyaret edenlerden birinin, İstiklâl Marşı için:
- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demesi üzerine şairin:
-Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! duasına katılıyor, marşımızın milletimizin bağımsızlığına kavuşmasına olan katkısının varlığının dev(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime)(yasak kelime) da vesile olmasını temenni ediyorum. istiklal marşının anlamı ve önemi
istiklal marşının anlamı ve önemi
Mehmet Akif Ersoyun Hayatı ve Şiirleri
Mehmet Akif Ersoyun Hayatı
İstiklâl Marşı şâiri. 1877 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif'in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder. emuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn'da edebiyat dersleri veriyordu. 1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı ismet Hanımla evlendi. Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm'de neşretmeye başladı. Âkif, yazı ve şiirlerini hiçbir zaman geçim kaynağı olarak görmedi. Buna rağmen onu memlekete tanıtan, halka sevdiren asıl vasfı şâirliğidir.Birinci Cihan Harbi sırasında Berlin ve Necid'e (Arabistan) gitti. Çanakkale harbi, onun Berlin seyahati sırasında meydana gelmiş, şâir o günlerin ıstırap ve heyecanını orada yaşamıştır. Şâir, bu iki seyâhatiyle ilgili Berlin Hatıraları ve Necid Çöllerinden Medîne'ye adlı eserlerini yazmıştır. Harbin son senesinde, çok sevdiği dostu İsmail Hakkı İzmirli ile Lübnan'a gitti.Cihan Harbi 1918'de imzâlanan Mondros Mütârekesi ile nihayete erdikten sonra, galip devletler Türk vatanını parçalamak ve paylaşmak için dört taraftan saldırmağa başlamışlardı. Harpten son derece bitkin bir halde çıkan Türk milleti, vatanını müdâfaa için silâha sarıldı. Âkif, vatan müdâfaasının ehemmiyetini anlatmak için hutbelerle halkı, istiklâlini muhâfaza etmek için savaşmaya çağırdı. Anadolu'da millî mücâdele rûhunun yayılması üzerine, Anadolu'ya iltihâka karar verdi. Mehmet Akif Ersoyun Hayatı ve Şiirleri
Mehmet Akif Ersoyun Hayatı ve Şiirleri
Mehmet Akif Ersoyun Hayatı
İstiklâl Marşı şâiri. 1877 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif'in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder. emuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn'da edebiyat dersleri veriyordu. 1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı ismet Hanımla evlendi. Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm'de neşretmeye başladı. Âkif, yazı ve şiirlerini hiçbir zaman geçim kaynağı olarak görmedi. Buna rağmen onu memlekete tanıtan, halka sevdiren asıl vasfı şâirliğidir.Birinci Cihan Harbi sırasında Berlin ve Necid'e (Arabistan) gitti. Çanakkale harbi, onun Berlin seyahati sırasında meydana gelmiş, şâir o günlerin ıstırap ve heyecanını orada yaşamıştır. Şâir, bu iki seyâhatiyle ilgili Berlin Hatıraları ve Necid Çöllerinden Medîne'ye adlı eserlerini yazmıştır. Harbin son senesinde, çok sevdiği dostu İsmail Hakkı İzmirli ile Lübnan'a gitti.Cihan Harbi 1918'de imzâlanan Mondros Mütârekesi ile nihayete erdikten sonra, galip devletler Türk vatanını parçalamak ve paylaşmak için dört taraftan saldırmağa başlamışlardı. Harpten son derece bitkin bir halde çıkan Türk milleti, vatanını müdâfaa için silâha sarıldı. Âkif, vatan müdâfaasının ehemmiyetini anlatmak için hutbelerle halkı, istiklâlini muhâfaza etmek için savaşmaya çağırdı. Anadolu'da millî mücâdele rûhunun yayılması üzerine, Anadolu'ya iltihâka karar verdi. Mehmet Akif Ersoyun Hayatı ve Şiirleri
Mehmet Akif Ersoyun Hayatı ve Şiirleri
Atatürkün Hayatı ve Kişiliği
Atatürkün Hayatı ve Kişiliği ödevi indir.
Mustafa Kemal Atatürk,1881 yılında Selânik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Ali Rıza Efendi Selânik yerlilerindendi. Uzak dedeleri Vidin'den ayrılarak Serez'de yerleşmişler, oradan da Selânik'e gelmişlerdi. A1i Rıza Efendi, hayatının ilk devirlerinde gümrük memurluğu yapmış, daha sonraları memuriyeti terkederek kereste ticareti ile meşgul olmuştu. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım da Selânik yakınlannda Langaza adı verilen kasabada yerleşmiş eski bir Türk ailesine mensuptu. Bu aile, soy olarak Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş yörüklerdendi ve 'Varyemez oğulları' olarak tanınıyorlardı. Bu ailenin Langaza'da büyük çiftlikleri vardı; tarım yanında hayvancılıkla meşgul idiler. 1871 yılında Zübeyde Hanım ile evlenen Ali Rıza Efendi'nin henüz elli yaşlarında iken 1888 yılında ölmesi üzerine, yedi-sekiz yaşlarında yetim kalan küçük Mustafa'nın büyütülmesi ve yetiştirilmesi görevi, büyük Türk kadını Zübeyde Hanım'a düştü. Küçük Mustafa, ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selânik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu. Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Bu sıralarda isimleri Makbule ve Naciye olmak üzere kendisinden küçük iki kız kardeşi bulunuyordu. Babaları öldüğü zaman küçük Mustafa yedi, Makbule bir yaşını henüz doldurmuştu; Naciye ise kırk günlüktü. Bu en küçük kardeşleri genç kız iken Selânik'te öldü. Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nederiyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selânik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti. Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'ndan sonra bir süre Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve 1893 yılında kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi'nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa bu okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi. Atatürkün Hayatı ve Kişiliği
Atatürkün Hayatı ve Kişiliği
Atatürkün Hayatı ve Kişiliği ödevi indir.
Mustafa Kemal Atatürk,1881 yılında Selânik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Ali Rıza Efendi Selânik yerlilerindendi. Uzak dedeleri Vidin'den ayrılarak Serez'de yerleşmişler, oradan da Selânik'e gelmişlerdi. A1i Rıza Efendi, hayatının ilk devirlerinde gümrük memurluğu yapmış, daha sonraları memuriyeti terkederek kereste ticareti ile meşgul olmuştu. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım da Selânik yakınlannda Langaza adı verilen kasabada yerleşmiş eski bir Türk ailesine mensuptu. Bu aile, soy olarak Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş yörüklerdendi ve 'Varyemez oğulları' olarak tanınıyorlardı. Bu ailenin Langaza'da büyük çiftlikleri vardı; tarım yanında hayvancılıkla meşgul idiler. 1871 yılında Zübeyde Hanım ile evlenen Ali Rıza Efendi'nin henüz elli yaşlarında iken 1888 yılında ölmesi üzerine, yedi-sekiz yaşlarında yetim kalan küçük Mustafa'nın büyütülmesi ve yetiştirilmesi görevi, büyük Türk kadını Zübeyde Hanım'a düştü. Küçük Mustafa, ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selânik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu. Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Bu sıralarda isimleri Makbule ve Naciye olmak üzere kendisinden küçük iki kız kardeşi bulunuyordu. Babaları öldüğü zaman küçük Mustafa yedi, Makbule bir yaşını henüz doldurmuştu; Naciye ise kırk günlüktü. Bu en küçük kardeşleri genç kız iken Selânik'te öldü. Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nederiyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selânik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti. Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'ndan sonra bir süre Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve 1893 yılında kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi'nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa bu okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi. Atatürkün Hayatı ve Kişiliği
Atatürkün Hayatı ve Kişiliği
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)